27 Temmuz 2021 Salı

Çizgili Salon

"Mucizevi Kellik Losyonu" hafif bir polisiye öyküdür. 
Öykü, çizgi ve resim kolaj çalışmasından oluşan haftalık çizgili roman şeklinde anlatılmaktadır.
Bugünkü anlatım, öykünün ilk ve ikinci kısmıdır.. 
Öykünün tamamı haftalık dergiler halinde ÇİZGİLİ SALONDA siz okuyucularımıza sergilenecektir.. 

Çizgili Salon nedir?
Yeni bir medyatik ortamdır. Çizgi ve Fotolardan kolaj tekniğiyle oluşturulan Resim, Karikatür, Dergi ve Sergilerin yer alacağı bir sergi salonudur. Haftalık Dergilerin görülebildiği Salon da denebilir...


Dergilerin okunması: nasıl olacak? 
Yukarıdaki sekmelerden ÇİZGİLİ SALONA giriniz ve açılan sayfada istediğiniz dergiyi ve sayısını tıklayarak seçiniz.
Dergi alt alta dizilmiş resimler halinde açılacaktır. ilk resme bir tek tıklamayla derginiz tam sayfa halinde açılır, mouse veya klavyeden ileri geri giderek sayfaları okuyabilirsiniz... 

Resimleri daha iyi görmeniz ve okuyabilmeniz için lütfen büyük monitör kullanınız.

Öykü, Uzun Ahmet'in "Kellik kader değildir" kısa öyküsünden alındı ve senaryolaştırıldı. Okul arkadaşlarımızın ve dünya ünlülerinin katkılarıyla Çizgili Roman haline getirildi.  Gerçekten de bu günlere kadar çizmeden idare ettik, devamı da gelir herhalde. 
Katkıda bulunan yerli ve ecnebi  artiz arkadaşlarımıza ve dostlarımıza minnettarız.
SMIRNOFF



13 Temmuz 2021 Salı

Afedersiniz kısmet / Okan Üstünkök


AFEDERSİNİZ KISMET

Bahçıvan kadrosuna atananlar arasında adım var mı diye o gün orman fidanlığının kapısında asılı listeye bakmak için Saray Muhallebicisinde her zamanki sabah keyfimden bile vazgeçip Horozköy’e 
 gelmiştim.  Uzun süredir afedersiniz işsizdim. Çünkü babam bana bir türlü iş bulamamıştı. Zaten hayatım boyunca sağ olsun adamın pek hayrını görmedim.   Sağ
olsun demek biraz yersiz oldu, babam öldü gitti
  ama, afedersiniz ağız alışkanlığı işte. Ne diyordum? Ha,  adamın pek hayrını görmedim. Ondan kalma hepi  topu bir ev var. Öyle yalı, köşk, lüks, müks bir şey değil yani. Nerede ?  Nohut oda bakla sofa, afedersiniz kıç kadar. Taş çatlasa üç yüz, hadi bilemedin dört yüz metrekare. Mecburen oturuyorum.  Evet, yeri fena değil, eh işte, koru içinde,  ağaçlık falan da ama  onunla iş bitmiyor ki. İnsanın yığınla başka gereksinmesi, yıllardır alıştığı şusu busu, afedersiniz içkisi sıçkısı  oluyor. Sözüm ona baba olacak ama bunları hiç düşünmedi adam. Neymiş? Eğitimime  katkıda bulunmuşmuş. Afedersiniz marifet sanki! 

Devamını ve yazarın diğer yazılarını Okan Üstünkök  sekmesinde bulabilirsiniz.

3 Haziran 2021 Perşembe

Olsun mu Olsun / Okan Üstünkök

 

Foça'dan Gün Batımı  / Selman Ergüden

OLSUN MU OLSUN

arkada, sol tarafta

mermer  bir  rafta  duruyor 

geçen yaz kumsalda bulduğum güzel  taş

gölgede  kalan yanı  sabahları çiğden yaş 

sağda, çamaşır ipi mandallarla süslü mü süslü

karalar sarar
karşı karayı  günün sonunda  puslu mu puslu 

mor akşamın şarkıları gelir  uzaktan  kimisi yaslı mı yaslı

sular menekşelenir, leylâk pırıltılarla bahçeler gölgelenir

gül  hiç  olur mu   dikensiz  (*)

konuşurlar sessiz sessiz...


Bu şiirin devamını ve diğerlerini  Yazarın kendi sayfasından takip edebilirsiniz.

2 Haziran 2021 Çarşamba

Mimarlıkta / Ünal Özüak

 

Mimarlıkta tavuk & yumurta hesabında horozun rolü…

 
ODTÜ Mimarlık Fakültesi girişimiz itibarıyla tasarım ilkesi olarak kafamıza ilk soktukları; Biçim işlevi mi takip eder yoksa tam tersi mi ikircikli sorusuydu? Kavram kargaşası ile savrulduk durduk. Walter Gropius, Le Corbusier vb. yollarından gidip işlevci mi olmalıydık yoksa Gaudi gibi uçuk kaçık mı?
Şimdi her ikisi de rahmetli olan sevgili hocalarımızdan o sırada talebi olan Olcay Okçetin, namuslu ol binanın fonksiyonu neyse şekli onu ansıtsın ön kabulüne uyarak, ödev verilen  ‘piyanist evi tasarımı projesini” piyanoya benzer bir ev çizerek jüriye çıkarınca,...

Bu yazının devamını ve diğer yazılarını yazarın isim dosyasında bulabilirsiniz.

1 Haziran 2021 Salı

Çok Acı Bir Kayıp / Okan Üstünkök

 

ÇOK  ACI  BİR  KAYIP                                                 

         (EGECE ÖYKÜLER  3)


Benim adım İrecep. Yurtdışında çalışeyyom. Ne iş yaptıımı sormayıverin gaari. Niden deesen burda işlee heç de herkeşin bildiği gibi deel emme idare edip gideyyoz işte. Gelmişiz buree bikez. Netcez başka ? Neese tahsil durumunu bakaasan heç olmazsa mayışım bol. Sikorta neyim de bayaa eyi. Onun haricindeki vaziyetse eh işte şöölü böölü. Şinci bak, siz yabancı sayılmaanız onunçün deyveceem emme aramızda gaasın. Melmigette ana-baba dışında hısım akraba takım taallukat ühüü gani allaa...


Yazarın bu öyküsünü ve diğer yazdıklarını üstteki İsim sayfasından bulabilirsiniz....

23 Mayıs 2021 Pazar

Zamanın ruhundan payımızı alamadık / Ünal Özüak

  Zamanın ruhundan payımızı alamadık 

 Ne güzeldi zamanı kendimize uydurduğumuz günler. "Gerisinde kalmayalım..." diye zamana uymaya başlayınca zamanımız daraldı

"Rahat yaşamak istiyorsan sürüde kal” buyurmaz olaydı Nietzsche'nin Zerdüşt'ü.. Tüfek icat oldu mertlik bozuldu gibisinden, Zamanın Ruhu” ile uyuşmaya başladığımızda sigortalar attıTuz ruhu değil ki bu zamanın ruhuKendine uyduruyor, hemen kendi kurallarını dayatıyor insanaCamusSartre vb.,yol fenerlerini kapatıp, “Sen sen ol ruhunu zamana teslim etme” öğütlerine kulak asmayınca yol ayrımından sağa dönmüş buluyor kendini kişi“Kişi”lik yerini “Uyumlu Vatandaş"lığa bıraktığında, akıntı çağanozu gibi kapılıp gidiyorsun girdaba.

   Devamı...

15 Mayıs 2021 Cumartesi

Armatur / Sadık Mercangöz

 BEN ARMUTUR

 
Yalnızlığımın birinci  haftası bitiyordu sanırım. Aslında saymasını bilmem ama bu hafta kelimesini duymuşluğum var. İşte uzun bir zaman olmuş gibiydi. Karnım aç ama en fazla da susuzum. Bacağımdaki ve belimdeki sızı devam ediyordu. Dün tellerin altından geçerken sırtımı çizdirmişim, eski yarayı kanattım herhalde. Ne yapsam da sırtımı yalayamıyorum. Bir acı ama oldukça tuhaf. Dilimi değdirsem geçecek biliyorum ama yapamıyorum, o da bana inat sızlamaya devam ediyor. Bizimkiler beni böyle görseler, benden önce onlar beni yıkar, bir şeyler sürerler ve acımı alırlardı. Sitenin çıkış kapısından dışarı yavaş yavaş yürürken, içim sızladı birden ve koşar adım eve döndüm, belki gelmişlerdir diye. Bu kaçıncı dönüşüm bilmiyorum evin bulunduğu sokağın köşesini dönüp süklüm püklüm sokağa girdiğimde içimde bir şey titredi,  anlamıştım  yine yoklardı ortada.  O küçük insanın, arkadaşımın geleceğini birden bire ortaya çıkacağını bekliyorum... Bekliyorum... Taşlığa uzanıp başımı kollarımın üstüne yatırıp bizim sokak kapısını gözetlerken, ha şimdi açılır kapı diye zayıf da olsa bir ümidim vardı. Biraz sonra her şey geçti, bitti. Üzgünüm, çaresizim.

ÖNE ÇIKAN YAYIN

And They Died / Gün Gencer

  AND THEY DIED (THE ROAD TO GALLIPOLI) (ÇANAKKALE SAVAŞINA GİDEN YOL) A TRAGEDY IN THREE ACTS  (A Docu-drama with music written in memory o...