İki mars bir oyun etti beş / O. Üstünkök


 

İKİ MARS BİR OYUN ETTİ BEŞ

        (Egece Öyküler  5)

       Bristol 1/21 Üstünkök

 

          

Taşkayaların Fehamettin ile komşusu ve çocukluk arkadaşı Hacı Hüseyin avluda hasır iskemlelere oturmuş tavla oynarlarken Rukiye onlara çay getirdi. Çayları sehpaya bırakırken gülümsüyordu.


-‘’Hah şöyle be! Ne ağnıyonuz da  gaavenin o pis cuvara dumanlı havasında otureyyonuz. Bak burlaada ne güzel ediraf  mis gibi karanfillee, sardunyalaa gokeyyo. Çaysa aha çay. Biz de içeede  Şaziment ablamnan ne güzel dedikodu yapeyyoz. O gaaveyi heç getmeseniz valla bayram yapcem.’’ dedi.

Hacı Hüseyin göz ucuyla Fehamettin’e baktı. Fehamettin’in eşine bir şey diyeceği yoktu besbelli. Hacı Hüseyin dayanamadı.


-’’Eyi deyyon bacım emme gaavenin yeri başka. Biz oree gitmesez ne kövün politikasından ağnarız gari, ne melmiketin, ne de bilâkis dünyanın. Bissürü şey görüyoz, okuyoz, öğreneyyoz biz gaavede. Burda napcez biz ikimiz?  Şinci yaptıımız gibi salla zarı, bekle düşeşle caarı. Karanfilleen kokusu eyi de ne öğrencez biz çiçekleeden?’’.  Rukiye tam Hacı Hüseyin’e karşılık verecekti ki Hüseyin’in eşi Şaziment avluya çıktı.


-‘’Ne biçim gonuşeyyon ööle len Hüseen? Gaaveylen ünüveesiteyi garıştıreyyon sen kaaliba. Kaavede ne ööreneyonuzmuş bakem ?’’  Hüseyin kolay kolay ‘’garı gısmına’’ pes edecek değildi.


-‘’Desem de ağnamazsın ki, dünya gadan bilgi edineyyoz gaavede. Bilmeden etmeden haybeye gonuşma sen ööle bakem’’.


-‘’Dünya gadan bilgi, he mi?’’ 


-‘’He ya, ne sandıdın?’’ 


-‘’Peki o zaman, di bakem bi elde gaç parmak vaa?’’ 


-‘’Get gız! Oyun mu oyneyyon bennen. Bi elde gaç parmak vaamış. Sorduğu soruyu bak şunun.’’ 


-‘’Canım, sen hele bi di bakem. Elbet bi bildiğimiz vaa, anaa, bunnaalan da gonuşulmeyyo ha! Hemen get gız deyyolaa. Gaç parmak vaa, gaç parmak. Onu sööle bakem hele.’’


-‘’Tööbe tööbe, bunu bilmeycek ni vaa len? Beş parmak vaa.’’


-‘’Peki iki elde ?’’ 


-‘’Fesüphanallah!’’ 


-‘’Hade hade, iki elde gaç parmak vaa? Çabuk..’’ 


-‘’On be! On. Noolmuş?’’


-‘’Ee, o zaman şinci sööle bakem madem iki elde on parmak vaa da sizin o gaavede bağra çığra seyrettiiniz  fitbol maçı niden onbir kişiylen oyneneyyo?’’


-‘’Get gız! Ne biçim soru bu?’’ 


-‘’Hade hade, söölesen ya.. Niden onbir kişi?’’ 


-‘’Ne bilem yaa, ööle işte. Takımda onbir kişi oluu.’’


-‘’Hani  gaavede nelee nelee öğreniyodunuz, herşeyi bileyyodunuz ya? Bak işte bunu bilemedin. Daa bissürü bilmediğiniz şey vaa, sorem mi?’’ Hacı Hüseyin’in canı sıkılmıştı ama Fehamettinle Rukiye’nin önünde güç duruma düşmeyi kolay kolay kendine yediremezdi.


-‘’Sor bakem, ama doğru dürüst sorceesen sor.’’ 


-‘’Tamam. İki elde on parmak vaa dedik, de mi?’’ 


-‘’Eee ?’’ 


-‘’Niden o zaman bi yılda oniki ay vaa?’’


-‘’Haydaa ! Gızım o onikilik sistem de ondan. Bunu bilmeecek ni vaa?’’.


-‘’Onu demeyyom. Niden onluk sistem diğel? Parmağınan sayameyyon bile. ’’ 


-‘’Ne bilem, ööle işte.’’ 


-‘’Yaz Rukiye, bunu da bilmeyyolaa.’’ Hacı Hüseyin tam ‘’get gız’’ diyecekti, tuttu kendini. Şaziment coşmuştu.


-‘’Yılda oniki ay vaa de mi? Ozman niden bi hafta yedi gün oleyyo? Niden on 

diğel,  oniki diğel, onikili sistemse niden yarısı altı bilem diğel ?’’


-’’Ne bilem yaa, ahret suali mi bunnaa? Çattık len!’’ 


-‘’Ne ahret suali yaa? Hiç bilem diğel.. Goleycecik şeylee emme bilmeyyonuz işte. Merak bile etmeyyonuz. Gün yirmidört saat, yılda oniki ay vaa, emme hafta yedi gün. Fitbol onbir kişi. Veleybolunan  basket beş. İskambil kâadı sayısı elliki.  Beşe bölünmez. Veleybolculaa takım halinde nasıl bişpirik oyneyceklee?’’


-‘’Bu da ni dimek, nirden çıktı gız?’’ Kenarda sessiz duran Rukiye atıldı.


-‘’Nirden çıkçek Hüseen?  Elliikilik desteye beşi nasın bölcen de veleybolcuları daatçen kaatları?’’  


-‘’Yaa ne bilem ben yaa, tööbe tööbe!’’ 


-‘’Yaz abam, buna da yaz. Bak bi şey daa vaamış bunnaan bilmediği. Üstünü üstlük bütün gün de gaavede kâat oyneyyolaa bunnaa.’’ 


-‘’Gızım başka şey bulameyyonuz mu sorcek yaa, böyle saçma sapan şeyleelen gafamızı bozdunuz duuduk yirde!’’ 


-‘’Peki başka şey soraam ozman. Avrupanın her yerinde trafik sağdan da niden İngilizlee soldan gideyyo ? Gaavede bunu gonuşmeyyonuz mu hiç?’’ 


-‘’Hadee! Al bakaam şinci buudan yak. Ne bilem ben İngiliz gâvurunun işine be, elbet vaa adamlaan bi bildiği !  Bizden bişey soramadın gitti len!‘’


-‘’Peki, bizden ossun bakem. Gaavede bütün gün orulet içiyonuz, fanta manta içiyonuz. Neskafe de vaa mı?’’


-‘’Vaa, noolmuş?’’ 


-‘’Onu neskafe deyyolaa da bizim gaaveyi ne deyyolaa ?’’ 


-‘’Ne deyceklee, dünyanın heryerinde bizim gaaveyi Türk gaavesi deyyolaa elbet. Bunu bilmeycek ne vaa?’’ 


-‘’Peki bizde gaave yetişiyo mu?’’


-‘’Bilmem, yetişmeyyo galiba. Yetişeyyo mu len Faham?’’ 


-‘’Ben ne bilem yaa. Gaave Yemenden bülbül çimenden deye bi türkü vaa bildiğim emme, kimbilii.’’ 


-‘’Yaz Rukiye. Bilemedilee. Peki, dünyanın heryerinde bizim gaaveyi Türk gaavesi denir deyyonuz. Yunanistanda niden Yunan gaavesi deyyolaa o zaman?’’ 


-‘’O da nirden çıktı gız, essahtan öyle mi len Faham?’’ 


-‘’Valla ben de ilk kez duyuyom Hüseen.’’  Bunun üzerine Şazimentle Rukiye:


 ‘’Hadi gari siz tavlanıza oyneyn bakem, biz de içeede dedikodumuzu devam edeem. Çay isteeseniz gidin gendiniz alın. Bizden bu gadan’’  diye kolkola girip kıkırdaya kıkırdaya eve girdiler. Onlar gidince iki arkadaş bir süre ses etmediler. İlk Hüseyin konuştu. 


-‘’Yaa bak ne deycem Faham. Gızlaa haklı len, bizi valla irezil ettilee böğün. Biz her boka bileyyoz sanıp dureyyoz emme heç  bibok bildiğimiz yok. Gaaveye biraz kitap mitap goyaam da okuyam len. Yoksa bu gızlaalan başa çıkameycez. Nirden, nasın  bööle oleyyo bunnaa yaa?’’ 


-‘’İşte esas bilmediğimiz de bu zaten be Hüseen. Herşeyi öğrensek de buna hiç öğrenemeycez herhal. Erkek gısmısı biz ölmüşük de ağlayanımız yok len !’’

 

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz okunduktan sonra yayınlanır. Yorumunuzun altına ad ve soyadınızı yazınız, Kimliği belirsiz yorumlar yayınlanmaz.

ÖNE ÇIKAN YAYIN

And They Died / Gün Gencer

  AND THEY DIED (THE ROAD TO GALLIPOLI) (ÇANAKKALE SAVAŞINA GİDEN YOL) A TRAGEDY IN THREE ACTS  (A Docu-drama with music written in memory o...