INTERNET'in efsane gibi konuşulduğu günler...
Ahmet Sönmez - TA2CIP / TB4GAS - amatör telsizci
The Girish and the Peshrev…
Yıllar önce, adına INTERNET denen “şey” henüz Türkiye’de bilinmezken, adına TA2T denen Antrak üyesi, “hadi gelin Packet Internet Gateway kuralım,” demişti. O zamanlar, VHF rölelerimizin çalıştığı, UHF rölemizin yeni kurulduğu günler... 1994-1995 yılları...
Başta ben olmak üzere bir kısım üyeler “Ne lan bu Geytvey, ne işe yarar ?” diye sormuştuk. Sonra anladık ki, adına “Amateur Packet Radio” -AMPR- denen şeyin ilk denemeleri bizim Klüp -ANTRAK- tarafından 90’lı yılların başlarında çoktaaAAaan yapılmış, bitirilmiş. Bilgisayarda işlemlenen bir bilginin RF modem ve telsiz aracılığıyla, uygun büyüklükte paketler halinde karşı istasyona iletilmesine “Paket Radyo” denirmiş. Modemler bile imal edilmiş.
TA2T, TA2EX, TA2P, TA2G, TA2ED, TA2AX, TA2CBA, TA3AS, TA2EE ve bazı diğer sivri akıllı üyeler Packet Radio konusunu yazılım ve donanım olarak etüd etmişler, denemişler.
Ben ve benim gibi gariban üyeler, henüz bu konuda pek bilgilenememişiz. Şimdi ise, amatör telsiz istasyonlarının internet’e bağlanabileceği bir “Giriş / Gateway” kurabilecekmişiz. Her neyse, “madem Kulüp Purocesi olarak Internet Gateway kurulacakmış, KURALIM,” dedik.
The Gelishme and the Kurulush…
Antrak, METU CC’nin yakın ilgisi ve desteği ile Türkiye’nin ilk, dünyanın sayılı Packet Internet Gateway’lerinden birini kurdu ve önceleri tek başına TA2CRG’nin sonra diğer bazı arkadaşların katkıları ile yıllarca çalıştırdı.
Antrak Packet Internet Gateway,1990'lı yıllarda dünyanın her tarafındaki amator dernekler tarafından tanınıyor ve isteyen amatörler ( 44.176.1.1 ) adresine telnet yaparak Türkiye’deki amatör Internet Giriş Kapısı’na erişebiliyordu. Ulrad (Bursa), Arad (Adana) gibi yeni GateWay’ler de amatörlerin hizmetine girmek üzereydi.
Antrak Internet GateWay sisteminin ODTÜ’deki açılış kokteylini hatırlıyorum. (Mayıs 1996) Sosyal Bina’nın bahçesinde üç tane biribirine benzemez bilgisayar, her birinin yanında birer adet VHF el telsizi Ortada kablo yok ama isteyen telsizle internet bağlantısı kurup mail atıyor, isteyen “World Wide Convers”e bağlanıp “chat” yapıyor. Masaların çevresinde toplanmış akademisyenlerin sorularına Antrak üyeleri teknik cevap yetiştiriyorlar. Arada bir gülümseyerek, “evet” diyorlar. Az once yazdığınız e-mail şu gördüğünüz el telsizinin cop anteninden Antrak “Geytvey’e ulaştı ve hedeflediğiniz Almanya adresine iletildi. (VaAaAy Be..!)
The Packet Radio Günleri…
Anılardan Birincisi…
(Tarihler yaklaşık 20-25 yıl öncesine ait...)
Abi hiç unutmam, üç sene önce bir gün evden arabayla Kızılay tarafındaki işyerime gidiyorum. Arabayı da iş arkadaşım Ferhat kullanıyor. Şeytan dürttü, TA2CBA’dan almış olduğum 386 Laptop’u açtım, cba_x_com modemi bağladım, el telsizini açtım ve arabanın üstündeki çeyrek dalgaboyu antenden bizim AMPR GW bağlantısına baktım. İlk denemede ZORT dedi ODTÜ'ye bağlandı..! Okullar yeni açılmış, Ankara’da trafik berbat. Araba saatte ortalama 2 km hızla ancak gidiyor…
Bana gelen mail’leri okudum, bir-iki cevap yazdım. "Hadi lan,” dedim, bir de WWC bağlanayım. (WWC denen şey World Wide Convers, yani dünyanın 72 ülkesinden internete bağlanan amatör telsiz istasyonlarının karşılıklı gevezelik ettiği, bilgi alıp verdiği sistem) O günlerde bendeniz sürekli kanal 66’ya bağlanıyordum, baktım ki kimse yok başladım gezmeye. Önce kanal 32767’ye bağlandım, 12 kişi bağlı görünüyor ama hareket yok. Sonra bir /w çekip nerelerde kim var diye baktım. 911 numaralı kanalın başlığında, “Plaj, Güneş ve Balık” reklamı yapan İngilizce bir ifade dikkatimi çekti, 911 numaralı kanala geçtim. Karşıma çıkan WA1YKN istasyonu ile yazışmaya başladım. (Bizim araba yola devam… Bendeniz Paket Radyo bağlantısına devam..!)
“…Nedir kardeşim ?” dedim. Nedir bu Plaj, Güneş, Balık filan? Amatör istasyon mu işletiyoruz, yoksa deniz kenarında balık lokantası mı?” Çok acıklı bir cevap geldi; “Yahu ben günde yaklaşık 14 saat telsiz başında nöbet tutuyorum, bu mevsim bir kez bile denize giremedim. Hiç olmazsa bizim kulübün kanal başlığını böyle atıyorum ki biraz moralim düzelsin!” (iyi mi..! )
Karşılıklı birbirimizin QTH’lerini sorduk. Ben Ankara dedim, o Anchorage anlamış. “Yahu ben Amerika’da değilim, Türkiye’nin başkenti Ankara’dan, arabanın içinden yazıyorum. Republic of Turkey, not the bird but the country,” deyince karşıdan uzun bir sessizlik geldi. “Peki sen neredesin, nas’sın, eyimin” gibi sorunca anlaşıldı ki, karşımdaki istasyon Amerika’da, Boston yakınlarında Cape Cod isimli turistik sahil kasabasından telsizle “çıkış yapıyor” muş.
Benim Ankara'da, sokakta yürüyen arabadan el telsizi ile internete bağlandığıma önce inanmadı, sonra “Vay Be!” dedi... Adı Mitch, benden 3 yaş büyük.
Antrak Web Sitesi’nin en başlarında “Introduction to Non-Turkish Speaking Visitors” (Türkçe bilmeyen ziyaretçilere ön tanıtım) diye bir bölüm var. Günün birinde oraya bağlanıp okursanız, WA1YKN “Mitch’i orada da göreceksiniz. Ama köpekleri J3SSE ve W1LLY’nin fotograflarını bizim gazeteye hala göndermedi.” Bekliyoruz.
The Packet Radio Günleri
Anılardan İkincisi
1997 yılının Temmuz ayında arkadaşlarla “Mavi Yolculuk” yapmaya karar verdik. 6 kamaralı kocaman bir Gulet, 10 kişilik bir arkadaş grubu, ve çoluk çocuk vesaire, tam bir tımarhane.
Her aile tekneye gelirken en önemli gördüğü malzemeyi yanına almış; Balık oltaları, güneş yağları, dalgıç elbiseleri, poker kağıdı desteleri, fotograf makinaları, cep telefonları. “Ulan ya teknede aç kalırsak,” diye korkanların getirdiği çikolata ve bisküvi paketleri, 56 çeşit don, gömlek, mayo, şapka, gözlük falan filan. Ama, bilin bakalım ben ne getirmiştim?
Yolculuğun dördüncü günü direğe tırmandım ve kendi elimle imal ettiğim çeyrek dalga “Dandik” VHF antenini monte ettim. Anten bağlantısını, yelken bağlarına dokunmadan RG58 kablo ile aşağıya indirdim ve teknenin salonunda kurduğum TA2CIP “Portable AMPR” istasyonuna kadar getirdim.
Bizim tekne Gökova Körfezi’nin batı taraflarında bir yere park etti. Millet cep telefonlarına davranıp sağa-sola telefon etmeye çalışıyor. Ama, Fakat, Lakin; Turkcell ve Telsim o günlerde maalesef tekneye “Servis” veremiyor! Teknedeki yegane iletişim aracı; VHF deniz telsizi, O da çevredeki diğer teknelerle geyik muhabbeti yapmaya ve/veya hava durumunu sormaya yarıyor.
Akşam saatleri geldi, çok ciddi bir surat ifadesi ile “makina başına” geçtim. Uluslararası protokollerde “Packet Frequency” olarak kabul edilmiş frekansları tek tek denemeye başladım. İnanması biraz güç ama, ikinci denememde bir SV (Yunan amatör telsizci) istasyonuna bağlandım. Yaklaşık 1,5 saat kadar karşıdan herhangi bir cevap gelmedi. Nihayet saat 22:30 sıralarında benim makinanın Baycom ekranı harekete geçti ve 25 yaşlarında bir amatör benimle yazışmaya başladı. Adını unuttuğum çok küçük bir Yunan adasında oturuyormuş, akşam yemeğinden sonra köyün kahvehanesine gidip tavla oynamış, bu arada evdeki telsizi ve bilgisayarı da açık unutmuş..! (iyi ki unutmuş, yoksa benim AMPR sistemi diye teknedeki arkadaşlara hava attığım sistem tam bir fiyasko olacaktı.)
Gökova Körfezinde park etmiş teknenin direğindeki dandik antenden, (batı)-(güney-batı) yönünde simplex bir bağlantı, biraz da şans/talih/kader/kısmet yardımı ile gerçekleşmişti.
Kendisine sordum; “uluslararası yazışma yapabiliyor musun?” Hemen cevap verdi; “Üç elemanlı bir yagi ile Rodos’a bağlanabiliyorum, oradan da internet aracılığı ile Atina’ya." Yani kendi adasından (doğu)-(güney-doğu) yönünde ikinci bir simplex bağlantı ile Rodos’u görüyor..! Sonra yallah internet.
Körün istediği bir göz, Allah verdi iki göz. "Deme lan,” diye sevindim. Teknede cep telefonlarının servis alamadığı bir noktada internet bağlantısı imkanı doğmuştu. 350 nüfuslu Yunan adasındaki SV amatör istasyon üzerinden Rodos Aegean University'ye zıplayıp, oradan bizim Ankara'daki Antrak/ODTÜ (44.176.1.1)’e telnet yaptım. Birikmiş e-mail’lerimi okudum. Hatta Ankara’da VHF ile havaya çıkıp direkt olarak bağlanabileceğim istasyonlara baktım. TA2G BBS servisine bağlandım, sağa-sola mail attım.
Yeter mi?! YetmeeEEeez..!
The Packet Radio Günleri
Anılardan Üçüncüsü…
Bu kez çok kısa yazacağım.
2002 yılında yolumuz Amerika Birleşik Devletleri’ne düştü. Önce Washington DC, sonra New York. Bendeniz lisanslı bir amatör telsizci ve tescilli bir manyak olarak yine yanıma VHF telsizimi ve 386 Laptop bilgisayarımı almıştım
Ama bu kez çok hazırlıklıydım. Yola çıkmadan önce Ankara’dan yazıştığım Amerikalı radyo amatörlerinden New-York, Manhattan, Bronx ve New Jersey taraflarında faaliyet gösteren “Amateur Packet Radio” istasyonlarının ve “Internet GateWay” servislerinin çağrı işaretlerini, frekanslarını ve “SysOp”larının isimlerini öğrenmiştim.
Bunlardan Warren isimli amatör benim New-York’a geleceğimi ve Manhattan’da kalacağımı öğrendiğinde, “New Jersey yönünden benim istasyona bağlanmayı dene,” diyerek akıl verdi. Hatta bana CB’de hangi kanalda sabit durduğunu da yazdı. Anlaşılan bütün bu hengamenin içinde CB alışkanlığını da kaybetmemiş! (CB dediğim; Citizen Band / Halk Bandı. Yani "Aaarkedeş Arıyom Aaarkedeş," diyerek ortalıkta dolaşanların kullandığı ilk telsizler.)
Gün geldi, eşimle birlikte New York'a geçtik ve Hotel Gershwin’in 5. katına yerleştik. Otel girişindeki bankoda “e-mail’lerinizi buradan alabilirsiniz” diye bir ilan duruyordu. Bankodaki yetkiliye, “e-mail alabiliyoruz, tamam ama otelinizdeki internet terminalinden e-mail atabiliyor muyuz?” diye sordum. “Kusura bakmayın,” dedi otel görevlisi. "Buradan e-mail atamazsınız. Sadece sizin adınıza gelen telgraf, faks veya e-mail olursa ve üzerinde oda numaranız yazıyorsa, aynı gün içinde size verebiliriz."
“Sağol Corc,” dedim. “Zahmet etmenize gerek yoktur. Ben zaten bizim odanın New-Jersey'e bakan penceresinden Ankara’ya e-mail atabiliyorum. Yeah, Ankara / Turkey. Not the bird but the country.”
perfekto
YanıtlaSilGörüntüdeki amatörler; TA2CBA, TA2COH, TA2P
YanıtlaSil