YAĞMURDA
HAMiLE KADIN
4 ile 150 Yaş Arası Olanlar İçin Bir Bilim-Kurgu Denemesi
![]() |
Desen: Kayra Üstünkök |
Kayra
için yazılmıştı. Kayra o zaman 4 yaşındaydı.
Türkçesi daha büyük yaştakiler için eklemelerle sonradan yazıldı.
Küçük
kızla annesi komşudan dönüyorlardı. Hava alabildiğine bulutluydu. Gökgürültüsü
homurtuları duyuluyordu uzaktan. Bir süre önce buna benzer bir günde fırtına çıkarsa
korkmasın diye babaannesi ona
‘’gökgürültüsü bulutların kendi aralarında konuşmalarıdır’’ demişti. Onu anımsadı. Babaannesini epeydir görmemişti küçük kız.
Özlemişti. ‘Keşke o da burada olsaydı şimdi’
diye aklından geçirdi.
Evleri
caddenin karşı tarafındaydı. Yaya geçidine geldiklerinde yağmur çiselemeye başladı.
Işık kırmızıydı. Yeşile dönmesini beklerlerken bir kadın geldi
yanlarına. Yürüyüşü biraz değişikti. Hiç topuk sesi falan duyulmamıştı
yaklaşırken. Salınmadan, kırıtmadan, sanki karda kayıyormuş gibi gelivermişti. Üzerinde
uzun, gösterişli bir giysi vardı.
Etekleri yerleri süpürüyordu. Kemerini öyle sıkmıştı ki, beli incecik
görünüyordu ama göbeği de pırtlayıvermişti, balon gibi.
‘Karnının büyüklüğüne bakılırsa bu kadın hamile’ dedi
küçük kız, içinden. ‘İyi de öyleyse bu
havada niye sokakta dolaşıyor ki?’
Sonra
gözü kadının şapkasına ilişti. Şapka da değildi aslında, örgü bir kepti bu. Tas
gibi oturmuştu kafasına. Dümdüz saçlar iki yana ayrılmıştı. Kulaklarını
örtüyor, omuzlarına dek iniyordu.
Şapkanın tepesine bir çiçek sokuşturulmuştu. Çiçeğin yanında bir de küçük sopa vardı.
Küçük kız onu yaprakları dökülmüş ikinci bir çiçek sapı sandı önce ama çiçek
sapı olacak kadar ince değildi. Üstelik ucundan düzgün aralıklarla duman ya da
buhar çıktığı görülüyordu. ‘Haa, oyuncak trenlerin duman çıkan uyduruk bacaları
gibi bir şey olmalı bu. Belki de değişik bir
süstür’ diye düşündü küçük kız,
sonra gülümseyerek kadına kibarca ‘’şapkanız çok güzelmiş’’ dedi.
Kadın eğildi, ona ‘’teşekkür ederim yavrum’’ derken gözgöze
geldiler. Aa, o da ne ?! Kadının göz
yuvalarında iki küçük ampul takılıydı, hani o el fenerlerinde olanlardan. Güneşli bir gün olsa herhalde farkedilmezdi de kapalı, bulutlu havada ampuller ışıl ışıldı. Küçük kız hem
şaşırmış hem de enikonu meraklanmıştı
ama ona evde öyle öğretildiği için ayıp olmasın diye kadının ablak yüzüne,
çarpık burnuna ve boyasız ağzına fazla
bakmadı, başını çevirdi. O sırada kadın
yeniden konuştu.
-‘’Güzel
kız, senden bir şey istesem yapar mısın ? Lütfen şu direkteki düğmeye basıver
de ışık yeşile dönsün. Olur mu ? Ben yapmayayım. Tırnaklarımı daha yeni
boyattım, kurumadılar da, bozulsunlar
istemiyorum…’’
Kadının
sadece yürüyüşü ve şapkası değil,
konuşması da başkalarınınkinden değişikti. Sesi sanki ıslık gibi, düdük gibi
tiz çıkıyordu.
-‘’Annem
zaten basmıştı ama ışık geç değişiyor.’’
-‘’Hay
aksi! Benim biraz acelem var da. Fazla
gücüm kalmadı..’’
Küçük
kız annesinin arkadaşlarından hamilelik sırasında kadınların çabuk
yorulduklarını duymuştu. Bu kadın da öyleydi besbelli.
-‘’Evet,
hamilelikte insan kolay yorulurmuş’’ deyiverdi.
Kadın şaşırdı.
-‘’Kim
hamile ? Ben mi ? Yok canım. Hiç de değil yavrucuğum. Buharlı makineler hamile
mi olurmuş ?’’
Bu
kez şaşırma sırası küçük kızdaydı.
-‘’Aa, buharlı makine mi ? Hani, nerede ?’’
-‘’İşte
karşında duruyorum ya, canikom. Ben buharlı bir makineyim.’’
Kadın
böyle diyerek giysisinin yerde sürünen eteklerini biraz yukarı kaldırdı.
-‘’Bak
tekerleklerime. Patenlerinki gibi.Bunlar da buhar gücünü tekerleklere aktaran
pistonlarım. Dikkat ettiysen ben sizler gibi yürümüyorum.’’
-‘’Evet,
öylesiniz. Peki ama ya göbeğiniz ? Hamile değilseniz karnınız niye bu kadar
kocaman o zaman ?’’
-‘’Buharlı
makineyim dedim ya. Karnım benim buhar
kazanım. Bu pistonlar karnımdaki buharın
basıncıyla çalışıyor.’’
-‘’Anladım.
Şapkanızın üstündeki boru da bacanız olmalı.
Peki buharı yapan ateş nerenizde ?’’
-“Ohoo, ateşin modası çoktan geçti güzelim.
Kömürle, külle kim uğraşacak? Artık süpermarketlerde paketlenmiş buhar satılıyor. Hazır buz satıldığı gibi.
Bir iki paket alıyorum, günlerce yetiyor. İlk fırsatta sanayi çarşısına gidip buhar
kazanının yerine bir elektrik motoru taktıracağım. Şuraya da bir akü. Oh!.
Tertemiz.. Karnım bu kadar şiş görünsün istemiyorum zaten..’’
Tam
sözünü bitirmişti ki ışık yeşile döndü. Buharlı kadın küçük kızla annesinden
önce davranıp yine kayarcasına yolu
geçti. Sonra dönüp geriye doğru seslendi.
-‘’Süpermarkete
gelirsen görüşürüz. Ben hazır buhar paketlerinin durduğu rafların orada olurum.
Hoşça kal güzelim.. Çuff çuff, düüüt düüüüt !’’
***
Eklemeler:
Yukarda okuduğunuz, insan görünümünde buharlı
makineler hakkındaki tek uyduruk öykü değil. Örneğin, Johnny Brainerd adında
bir lise öğrencisinin icat ettiği ‘’buharlı adam’’ konulu bir roman var. 1868
tarihli. Adı The Steam Man of the Prairies. Edward Sylvester Ellis (1840 – 1916) yazmış. Jules
Verne’nin yazdıkları kadar ünlü değilse de ilk bilim-kurgu yapıtlarından biri sayılıyor. Romandaki buharlı adam 3 metre boyunda. Göğsü
buhar kazanı. Kolları piston işlevi görüyor, hem adamın bacaklarını hem de
çektiği arabanın tekerleklerini çalıştırıyor.
Kitap internet üzerinden okunabiliyor:
https://www.gutenberg.org/ebooks/7506
Fazla bilgi için:
https://www.syfy.com/syfywire/firsts-the-steam-man-of-the-prairies-was-the-first-robot-in-literature
Ellis’in romanının acaba bir esin kaynağı var mı diye düşünülebilir. Galiba da
var: New Jersey eyaletinde
yaşayan Zadoc Pratt Dederick (1849-1923),
ortağı
Isaac Grass ile birlikte aynı yıl
buhar gücüyle çalışan, ayakları mafsallı 2 metre boyunda ve 3 beygir gücünde bir
makine-adam icat ve imal edip patentini almış.
(Aşağıda, soldaki resim). Patent 75874 sırada
kayıtlı ve 24 Mart 1868 tarihli. Ellis’in romanı ise Ağustos ayında basılmış. (https://history-computer.com/the-history-of-steam-man-of-zadoc-dederick/
)
Dederick’in New Jersey’li hemşehrisi Joseph Eno da
1869 yılında buharla çalışan bir makine-adamın çektiği ‘’atsız araba’’ yapıp patentini almış. (http://cyberneticzoo.com/tag/joseph-eno/
)
Günümüzün Sophia gibi robotları ise insandan ayırt
edilemiyor artık. (Aşağıda, sağdaki hanımefendi.) (https://tr.euronews.com/2018/12/27/suudi-arabistanin-ilk-robot-memuru-mesaiye-basladi
)
Bu güzel fantastik öykü burada yayınlanmadan bir gün önce, çok keyifli
YanıtlaSilve yaratıcı motiflerle dolu “Kayra masalları”nın tümü burada mutlaka yayınlanmalı diye aklımdan geçmişti. Hayran olduğum bir diğer masalın ise Vinç Leonardo. Tüm okurkar bunu da okuyabilmeli. Bu masallar sadece çocuklara değil, dünyaya çocuk gözü ile bakabilmemiz için bize de çok gerekli.
Puna
Yüreklendirmen için sağol Puna,
SilKayra’nın minikken yaptığı resimlere uydurulmuş masalların telif hakkı onun adına. 18 yaşına geldiği zaman ne yapacağına kendisi karar verir diye öyle yaptık. Tümü İngilizce. Sadece üç dört tanesinin Türkçesi de yazıldı. Kayra’nın Türkiye’deki bir kaç tatil arkadaşıyla (ve benim dostlarımın torunlarıyla) paylaşıldı onlar. Leonardo’nun Türkçesi yazılmadı. Efe’ye de İngilizcesini iletmiştim. Dolayısıyla,
Bloga büyükler için yazdığım naçiz masalları ve mavalları yollamakla yetineyim derim. Onların çoğu da zaten haftalık ya da aylık sepetlerle daha önce paylaşılmıştı. Fazla tekrar olmasın diye dikkat etmeye çalışıyorum. Ayrıca, umarım Blogun okur kitlesi benim adres listemden farklıdır.
Bi daa sağol.
O