Yağmurda Hamile Kadın / Okan Üstünkök

 

YAĞMURDA  HAMiLE  KADIN 

4 ile 150 Yaş  Arası Olanlar İçin Bir Bilim-Kurgu Denemesi  

Desen: Kayra Üstünkök
Öykü ilk kez 2012’de  bu görsele  uysun diye Pregnant Lady in the Rain başlığıyla

Kayra için yazılmıştı. Kayra o zaman 4 yaşındaydı.

Türkçesi daha büyük yaştakiler için eklemelerle sonradan yazıldı.


Küçük kızla annesi komşudan dönüyorlardı. Hava alabildiğine bulutluydu. Gökgürültüsü homurtuları duyuluyordu uzaktan. Bir süre önce buna benzer bir günde fırtına çıkarsa korkmasın diye babaannesi ona  ‘’gökgürültüsü bulutların kendi aralarında konuşmalarıdır’’  demişti. Onu anımsadı.  Babaannesini epeydir görmemişti küçük kız. Özlemişti.  ‘Keşke o da burada olsaydı şimdi’ diye aklından geçirdi.

Evleri caddenin karşı tarafındaydı. Yaya geçidine geldiklerinde yağmur çiselemeye başladı. Işık kırmızıydı. Yeşile dönmesini beklerlerken bir  kadın  geldi yanlarına. Yürüyüşü biraz değişikti. Hiç topuk sesi falan duyulmamıştı yaklaşırken. Salınmadan, kırıtmadan, sanki karda kayıyormuş gibi gelivermişti. Üzerinde uzun,  gösterişli bir giysi vardı. Etekleri yerleri süpürüyordu. Kemerini öyle sıkmıştı ki, beli incecik görünüyordu ama göbeği de pırtlayıvermişti, balon gibi.

‘Karnının büyüklüğüne bakılırsa  bu kadın hamile’ dedi küçük kız, içinden.  ‘İyi de öyleyse bu havada niye sokakta  dolaşıyor ki?’ 

Sonra gözü kadının şapkasına ilişti. Şapka da değildi aslında, örgü bir kepti bu. Tas gibi oturmuştu kafasına. Dümdüz saçlar iki yana ayrılmıştı. Kulaklarını örtüyor,  omuzlarına dek iniyordu. Şapkanın tepesine bir çiçek sokuşturulmuştu. Çiçeğin yanında bir de küçük sopa vardı. Küçük kız onu yaprakları dökülmüş ikinci bir çiçek sapı sandı önce ama çiçek sapı olacak kadar ince değildi. Üstelik ucundan düzgün aralıklarla duman ya da buhar çıktığı görülüyordu. ‘Haa, oyuncak trenlerin duman çıkan uyduruk bacaları gibi bir şey olmalı bu. Belki de değişik bir  süstür’ diye düşündü  küçük kız, sonra  gülümseyerek kadına  kibarca ‘’şapkanız çok güzelmiş’’  dedi.  Kadın  eğildi, ona  ‘’teşekkür ederim yavrum’’ derken gözgöze geldiler. Aa, o da ne ?!  Kadının göz yuvalarında iki küçük ampul takılıydı, hani o el fenerlerinde olanlardan.  Güneşli bir gün olsa herhalde  farkedilmezdi de  kapalı, bulutlu  havada ampuller ışıl ışıldı. Küçük kız hem şaşırmış hem de  enikonu meraklanmıştı ama ona evde öyle öğretildiği için ayıp olmasın diye kadının ablak yüzüne, çarpık burnuna ve boyasız ağzına  fazla bakmadı, başını çevirdi.  O sırada kadın yeniden konuştu.

-‘’Güzel kız, senden bir şey istesem yapar mısın ? Lütfen şu direkteki düğmeye basıver de ışık yeşile dönsün. Olur mu ? Ben yapmayayım. Tırnaklarımı daha yeni boyattım, kurumadılar da,  bozulsunlar istemiyorum…’’

Kadının sadece yürüyüşü ve  şapkası değil, konuşması da başkalarınınkinden değişikti. Sesi sanki ıslık gibi, düdük gibi tiz çıkıyordu.

-‘’Annem zaten basmıştı ama ışık geç değişiyor.’’

-‘’Hay aksi!  Benim biraz acelem var da. Fazla gücüm kalmadı..’’

Küçük kız annesinin arkadaşlarından hamilelik sırasında kadınların çabuk yorulduklarını duymuştu. Bu kadın da öyleydi besbelli.

-‘’Evet, hamilelikte insan kolay yorulurmuş’’ deyiverdi.  Kadın şaşırdı.

-‘’Kim hamile ? Ben mi ? Yok canım. Hiç de değil yavrucuğum. Buharlı makineler  hamile  mi olurmuş ?’’  

Bu kez şaşırma sırası küçük kızdaydı.

-‘’Aa,  buharlı makine mi ?  Hani, nerede ?’’

-‘’İşte karşında duruyorum ya, canikom. Ben buharlı bir makineyim.’’

Kadın böyle diyerek giysisinin yerde sürünen eteklerini biraz yukarı kaldırdı.

-‘’Bak tekerleklerime. Patenlerinki gibi.Bunlar da buhar gücünü tekerleklere aktaran pistonlarım. Dikkat ettiysen ben sizler gibi yürümüyorum.’’

-‘’Evet, öylesiniz. Peki  ama ya göbeğiniz ?  Hamile değilseniz karnınız niye bu kadar kocaman o zaman ?’’

-‘’Buharlı makineyim dedim ya.  Karnım benim buhar kazanım. Bu pistonlar karnımdaki  buharın basıncıyla çalışıyor.’’

-‘’Anladım. Şapkanızın üstündeki boru da bacanız olmalı.  Peki buharı yapan ateş nerenizde ?’’

 -“Ohoo, ateşin modası çoktan geçti güzelim. Kömürle, külle kim uğraşacak? Artık süpermarketlerde paketlenmiş  buhar satılıyor. Hazır buz satıldığı gibi. Bir iki paket alıyorum, günlerce yetiyor. İlk fırsatta sanayi çarşısına gidip buhar kazanının yerine bir elektrik motoru taktıracağım. Şuraya da bir akü. Oh!. Tertemiz.. Karnım bu kadar şiş görünsün istemiyorum zaten..’’

Tam sözünü bitirmişti ki ışık yeşile döndü. Buharlı kadın küçük kızla annesinden önce davranıp yine kayarcasına  yolu geçti. Sonra dönüp geriye doğru seslendi.

-‘’Süpermarkete gelirsen görüşürüz. Ben hazır buhar paketlerinin durduğu rafların orada olurum. Hoşça kal güzelim.. Çuff çuff, düüüt düüüüt !’’                              

                                                        ***

                

 

Eklemeler:

 

Yukarda okuduğunuz, insan görünümünde buharlı makineler hakkındaki tek uyduruk öykü değil. Örneğin, Johnny Brainerd adında bir lise öğrencisinin icat ettiği ‘’buharlı adam’’ konulu bir roman var. 1868 tarihli. Adı  The Steam Man of the Prairies.  Edward Sylvester Ellis (1840 – 1916) yazmış. Jules Verne’nin yazdıkları kadar ünlü değilse de  ilk bilim-kurgu yapıtlarından biri sayılıyor.  Romandaki buharlı adam 3 metre boyunda. Göğsü buhar kazanı. Kolları piston işlevi görüyor, hem adamın bacaklarını hem de çektiği arabanın  tekerleklerini çalıştırıyor. Kitap internet üzerinden okunabiliyor: 

https://www.gutenberg.org/ebooks/7506





Fazla bilgi için:    https://www.syfy.com/syfywire/firsts-the-steam-man-of-the-prairies-was-the-first-robot-in-literature

 

Ellis’in romanının acaba bir esin kaynağı var mı  diye düşünülebilir.  Galiba da  var:  New Jersey eyaletinde yaşayan  Zadoc Pratt Dederick (1849-1923),  ortağı  Isaac Grass  ile birlikte aynı yıl buhar gücüyle çalışan, ayakları mafsallı 2 metre boyunda ve 3 beygir gücünde bir makine-adam icat ve imal  edip patentini almış. (Aşağıda, soldaki resim).  Patent 75874 sırada kayıtlı ve 24 Mart 1868 tarihli. Ellis’in romanı ise Ağustos ayında basılmış.  (https://history-computer.com/the-history-of-steam-man-of-zadoc-dederick/ )   

Dederick’in New Jersey’li hemşehrisi Joseph Eno da 1869 yılında buharla çalışan bir makine-adamın çektiği  ‘’atsız araba’’ yapıp patentini almış. (http://cyberneticzoo.com/tag/joseph-eno/ )  

 

Günümüzün Sophia gibi robotları ise insandan ayırt edilemiyor artık. (Aşağıda, sağdaki hanımefendi.) (https://tr.euronews.com/2018/12/27/suudi-arabistanin-ilk-robot-memuru-mesaiye-basladi )

 

                                                                          

                                                                                  

2 yorum:

  1. Bu güzel fantastik öykü burada yayınlanmadan bir gün önce, çok keyifli
    ve yaratıcı motiflerle dolu “Kayra masalları”nın tümü burada mutlaka yayınlanmalı diye aklımdan geçmişti. Hayran olduğum bir diğer masalın ise Vinç Leonardo. Tüm okurkar bunu da okuyabilmeli. Bu masallar sadece çocuklara değil, dünyaya çocuk gözü ile bakabilmemiz için bize de çok gerekli.
    Puna

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yüreklendirmen için sağol Puna,

      Kayra’nın minikken yaptığı resimlere uydurulmuş masalların telif hakkı onun adına. 18 yaşına geldiği zaman ne yapacağına kendisi karar verir diye öyle yaptık. Tümü İngilizce. Sadece üç dört tanesinin Türkçesi de yazıldı. Kayra’nın Türkiye’deki bir kaç tatil arkadaşıyla (ve benim dostlarımın torunlarıyla) paylaşıldı onlar. Leonardo’nun Türkçesi yazılmadı. Efe’ye de İngilizcesini iletmiştim. Dolayısıyla,
      Bloga büyükler için yazdığım naçiz masalları ve mavalları yollamakla yetineyim derim. Onların çoğu da zaten haftalık ya da aylık sepetlerle daha önce paylaşılmıştı. Fazla tekrar olmasın diye dikkat etmeye çalışıyorum. Ayrıca, umarım Blogun okur kitlesi benim adres listemden farklıdır.

      Bi daa sağol.
      O

      Sil

Yorumunuz okunduktan sonra yayınlanır. Yorumunuzun altına ad ve soyadınızı yazınız, Kimliği belirsiz yorumlar yayınlanmaz.

ÖNE ÇIKAN YAYIN

And They Died / Gün Gencer

  AND THEY DIED (THE ROAD TO GALLIPOLI) (ÇANAKKALE SAVAŞINA GİDEN YOL) A TRAGEDY IN THREE ACTS  (A Docu-drama with music written in memory o...