Kırık Kalpler Durağında / Ünal Özüak

 

Kırık kalpler durağında…

 

“Bahar geldiğinde mi ben böyle olurum? Yoksa böyle olduğumda mı gelir bahar?

Ayrıca bunun seninle ne ilgisi var?...” der şarkısında Candan Erçetin…

https://www.youtube.com/watch?v=uzpPtUBBm7w

Benimle 1 Mayıs’ın onunla da Küba’nın çok ilgisi var, neden,  bakın anlatayım?

Daha lisedeyken Atatürk'ün "Bursa Nutku"nu Taksim'de gizli gizli elden ele dağıtırdım. Kadıköy Maarif Koleji'nde dersler İngilizce, hocaların çoğu ise Amerikalıydı. Misyoner hocaların etki çabalarına tepkiden, "Yankee Go Home" sloganıyla emperyalizme başkaldırı orada başladı.

Modalı ve Robert Koleji kazanmış olmama rağmen, Üniversite için Ankara'ya gidip evden uzak Orta Doğu Teknik Üniversitesi’inde Mimarlık okumayı tercih ettim. Lisede teoride Marx ve Engel'si hatmetmiştik ama onlar sonuçta Moskof gavuruydu ve günün sonunda bize sulanırlar bilinçaltı korkusuyla Enternasyonal söylemek yerine Çav Bella’yı, yani bağımsız bloksuz devrim pratiğini rol model aldık. İki süper güç, 62'deki Küba ve Türkiye nükleer başlıklı füzelerin karşılıklı sökülmesi anlaşmasıyla sözüm ona müttefikleri olan ülkeleri yarı yolda bırakmışlardı.  Amerika karşıtlığımızın odağında kapı komşusu Küba adasının Batista'dan kurtulduktan sonra ABD emperyalizmine kafa tutuşu vardı. La Grandma gemisiyle Commandante Fidel Castro ve Che Guevera ve bir avuç devrimci arkadaşının başkaldırışını, Mustafa Kemal'in Bandırma vapuruyla Samsun'a çıkışı ile çoktan özdeşleştirilmiştik. Hilton’ları eş zamanlı İstanbul ve Havana'ya yapmış, kendi ülkesinin içki ve uyuşturucu mafyasını Havana'ya taşıyıp Küba'nın şeker kamışı ve tütününe el koymuştu Amerika.


Ayağımızı Ankara'ya attığımız ilk günlerde Vietnam Kasabı Komer Ankara'ya Büyükelçi tayin edilmişti. Derhal   et arabalarına doluşup Esenboğa’ya karşılamaya gittik. Saatlerce giremedi Ankara'ya. Ama o da "inadına modasına uyarak" Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ne geldi. İlk devrimci gençlik birleşmesi, görüşlerin kemikleşmesi, bu tahrik sonucu orada oldu. Refleksif bir harekette Cadillac zırhlı makam arabası devrildi, benzin deposu kapağı açılıp içine sokulan bir atkı ile Molotof kokteyli haline getirildi, araba alevler içinde kaldı. 




ODTÜ’de ön saflarında olduğum hareketin, rektörlük işgalinden sonra bağımsız Kürdistan sevdalılarının eylemi haline dönüştüğünü fark ederek frenleyip spor saflarında kaldım. Basketbolsever Fidel Castro ile gönül bağımızı bir süreliğine askıya aldık sizin anlayacağınız…



Tesadüf bunun neresinde?

Ta ki devrimcilik kan bağı, doksanlı yıllarda bizi birleştirene kadar. Bir gün Maarif Kolejinden ve Orta Doğu’dan arkadaşım Nuri Türkeş, kalk Küba’ya gidelim dediğinde sorgusuz sualsiz kendimi Havana’da buldum. Yıllardır kopmamış devrim severlik bağları çok hızlı çalıştı ve uluslararası açılım ambargosundan bunalmış Fidel Castro’nun Türkiye’ye olan sempatisinin elçisi olabilmek fırsatını yakaladım. Amerikan ambargosuna yarım asır direnen Fidel Castro ve Küba, Sovyetler de yardımı kesince ekonomisini şeker kamışı ve tütünüyle ayakta tutabiliyordu. Yıllar sonra devrimci rol modelimizle yollarımız kesişti. Birbirimiz çok iyi anladık. Havana cazibesiyle önce Küba Fahri Konsolosu oldum. Levent’te ki ofisimde gururla bayraklarını dalgalandırarak vize vermeye, insanlarımızı Havana’yla tanıştırmaya başladım. Eş zamanlı olarak Etiler Nispetiye’de La Casa del Habano’yu açarak ülkeyi gerçek Küba purosuyla tanıştırdım. O güne kadar sadece meraklısının kaçak yollarla İsviçre’den getirebildiği Havana purosu miladını yaşadı. Fidel Castro mağazanın açılışını yaptı. Orada kendisine Atamızın resmini hediye edip onun devrimlerini anlatmaya çalışırken lafımı keserek. “Bana anlatma, biz devrim yapmayı ondan öğrendik” demesi hala kulaklarımdadır. Puro yanı sıra iki ülke arasında karşılıklı ticaret anlaşmaları yaparak, Havana’ya direk THY uçuşları başlatarak, Küba’ya manevi bağımın karşılığını vermeye çok çalıştım. El hak Fidel Castro yaşamı boyu emperyalizme hiç boyun eğmedi. Amerika’dan 60 deniz mili ötesindeki özgür adasının bağımsızlığını sonuna kadar “Hasta Siempre / Seninle Sonsuza Kadar” diyerek korudu. 

 

*İzleyen yazımda 1 Mayıs’ın Küba için önemini ve bugünkü durumunu yazacağım 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz okunduktan sonra yayınlanır. Yorumunuzun altına ad ve soyadınızı yazınız, Kimliği belirsiz yorumlar yayınlanmaz.

ÖNE ÇIKAN YAYIN

And They Died / Gün Gencer

  AND THEY DIED (THE ROAD TO GALLIPOLI) (ÇANAKKALE SAVAŞINA GİDEN YOL) A TRAGEDY IN THREE ACTS  (A Docu-drama with music written in memory o...