TRAKTÖR TAMİRCİSİ TAHİR ÖRTMEN
(EGECE ÖYKÜLER 2)
bristol 20317 / 6321
Açıklayıcı
önsöz:
Anadolu’da konuşulan Türkçe, 1928 harf devriminden buyana Lâtin alfabesiyle yazılıyor. Yazım kuralları TDK tarafından denetlenmekte. ‘’İstanbul Türkçesi’’ standard form kabul ediliyor ve yazı dili bu ağzı temel alıyor. Oysa yurdun her yöresinde çok sayıda yerel şiveler var. Hepsi önemli sessel farkılılıklar gösterir. Yazı dili bu çeşitliliği yansıtmaktan uzak. Böyle olması aslında bir eksiklik sayılmalı. Bazı yörelerdeki ağızların / seslerin doğru yazılması için alfabede ek harflere gereksinme olduğu bile zaman zaman dile getiriliyor.
Yazarın ‘’Egece’’ öyküler dizisi, bu farklı şive / ağızlardan kendisinin daha tanışık olduğu Ege bölgesine özgü olanı örnekliyor. Ne var ki Ege ağzı da tek tip değildir. Bölgenin her kent, her kasaba, hatta her kırsal yerleşmesinde kendine özgü deyişler vs vardır. Yine de en yaygın özellik Ege genelinde ismin ‘’i hali’’ ve ‘’e hali’’ kuralına uyulmaması, ikisinin sürekli karıştırılıyor olmasıdır.
‘’Egece Öyküler’’, belli bir yörenin şivesini yansıtmaktan çok işte bu ortaklığı vurguluyor. Dizinin Blog’daki birinci öyküsü ‘’Satılmış Dayı’’ başlıklıydı. Yazarlar yazar. Değerlendirme elbette okurundur. OÜ
Zabağnan gaavede pişpirik
oynaakene Durmuş Dayının aklına geedi de
gonuşduk. Yoğusam ben hatırlameceedim.
İlkin sizi Durmuş Dayıya
tanıttırevereem. Bu bizim Durmuş Dayı
ben çocukkene burlaada otubiz işletirdi. Şincileede eyiden eyiye gocadı gaari de beş dakka önce
orulet içtiğini bilmeyyo ama kırk elli
sene öncesini sor, sana dakkası dakkasına anladıveesin.
Ozmanlaa yani ben
emsallee çocukkene bizim köyde okul neyim yoktu. Netcen? İşte bu Durmuş Dayı her
gün otubizinnen bize ötükisi köydeki okulu götcek, soğna da gerisin geri bizim
köyü getcek. Bi sene bidi baktık, gasabada traktör tamirciliği yapan Tahir diye
biri işlee kesat gittiğinden gitmiş gaymakama iş için başvuumuş. Herife bizi pat
deye örtmen vekili tayin ettilee mi sene ? Eyi de, köydü okul yok neree örtmen olcek bu
adam ? Gaymakam bizim mıhtara çağırmış.
‘’Köyün meydanındaki eski mağaza sapasağlam öyle duruyor. Orayı temizlettirin,
okul olsun’’ demiş. Şinci mağaza dedim deye aklınıza vakko beymen lecevaykiki falan gelmesin ha! Mağaza dediğin hani vaaya
eskiden köylünün işlediği tütünün balya
balya istiflendiği yerin adı. Bildiğin depo yani. Fransızca magazin lâfından mı
ne geleyyomuş, öyle bişey olması ilâzım. Yani dergi gibi magazin diyel de işte
ööle depo gibi magazin. Gaari depo da kimbilir hanki yabancı dildendir ama
neyse ne, konuyu dağıtmeyeem.
İşte bu Tamirci Tahir
geldi bizi örtmen oluveedi. Adam sağolsun nezmandır ööle bomboş durup duran
binanın içini sildi süpürdü. Bubamgil falan da eccik yardım ettilee, sıra mıra
bulup goydulaa. Köydeki bebeleeden yaşı tutanlaa yazıldılaa. Oldu sana okul.
Gocu mağazanın içi tek sınıf. Arada duvar, bölme neyim yok. İlkokul birden beşe hepsimiz tekmil aynı
yerdeyiz. Ee, o gargaşada kim ne öğrencek disenya ? Üstünü üstlük zaten
Tamirci Tahir gendi ne bileyyo ki bizi ne
örtmenlik yapcek? Ama adam çareyi hemencecik buluveedi. Hepsimizi habire şarkı
türkü söylettireyyo, ööle meşgul edeyyo. Eski mağaza binası oldu sana konser
salonu anasını satem. Ağşam eve gidince ‘’okulda ne öğrendiz bugün annat
bakeem’’ deye soreyyolaa. Ben başleyyom ‘’asmam
çardaktaan suyu bardaktaan eğil biyo öpüverem gocuman gız ilimon yanaktaaan amaniin ilimon yanaktaan’’.
Anam ‘’tööbe tööbe ne biçim okul bu be’’ deye aksileneyyo. Babam pek
aldırmeyyo. ‘’Amaan allasen okeecek de sankilim doktor meendiz mi olcek ? Bööle daa eyi, heç olmazsa belkim bi zenaat zaabısı
oluu, assolizlik neyim yapaa, olmassa da sağlık ossun tarlada domat toplaakene
türkü çığrır fena mı’’ deyyo.
Traktör Tamircisi Tahir örtmende örtmenlik yok
ama girişken adam nemilâzım. İşte gaari nezman nasın duyduysa duymuş, gasabada çok sesli çocuk korusu yarışması
yapcekleemiş. Seninki gitmiş bizim okulu yazdıımış. Geldi bizi ‘’len yarın
dooru dürüz keyinin gelin koruyu seçme yapcem ööle yarım pabuç, tokyo mokyo
istemem onu görü’’ dedi. Sankilim takım takım elbiseleemiz, çiftee çiftee
pabucumuz vaa. Neyse, herkeş üstünü başını bişeelee uydurdu, okulu geldi.
Tamirci Tahir baktı etti yirmimizi ayırdı.
Yarışma günü Durmuş Dayının otubizini doluştuk. Dooru gasabayı
yollandık. Ozman şinciki gibi asfat yol falan yok. Gıvrım gıvrım tozlu şosa.
Hepsimizi otubiz tuttu. Yolda mecburen bir iki mola veedik. Sonunda gasabaya
indik ki içimiz dışımızı çıkmış. Bu Durmuş Dayı vaaya mübarek adam otubizi bi
güğüm ayran gomuş yolu çıkaakene. Yolda
çalkalana çalkalana o da bi göpürmüş, bi göpürmüş, sorman gaari. Hepsimizi birer tas içirdi,
gendimizi geliveedik. Yarışmanın yapılcee yer bi okulmuş. İçeri girdik ki, anaa
okulu bak, hastane zanırsın! Her taraf pırıl pırıl. Bal dök yala. Sınıflar ayrı
ayrı, sıralar, tahtalar, tertemiz. Neyse. Herkesin gendi okulu gendine. Yarışma
salonunu girdik. Ötükisi yarışanlaa hep
gasabanın okullaandan gelmiş. Köyden gelen bi biz varız. Kenarda bekledik. Sıramız gelince ilkin ‘daha dün annemizin kollarında’yı
söyledik, arkasından ‘dağ başını duman
almış’ı. Ozmanlaa pek modaydı hani ‘bi başkadır benim melmeketim’ vaaya
onnan da porgıramı bitirdik. Biz
hepiceeni pek güzel söyledik zaneyyoz ama bidi baktık yarışma cürüsünün
suratlaa bi garış. Ters ters bakeyyo heriflee.
Biri bile bizi puan neyim veemedi. Başkanları kalktı ‘’parçalarınız orijinal
değil, biri İsveç melodisi, biri İsrail şarkısı, biri de Mozart’ın bestesi’’
dediğinnen Tahir örtmenin depesinin tası atıveedi. ‘’Ne orcinal parçası len! Condere traktör mü tamir ediyoz da orcinal
parça isteyyonuz ? Çok sesli koru
didiniz aha işte çok sesli koru. Tee nirden geldik söyledik daa ne orcinal
parça olceemiş? ’’ deye bi sert çıktı. Valla ne yalan deyem biz sustuk galdık
da cürü başkanı ‘’beyefendi sizin koronuz zaten çok sesli de değil’’ demez mi? Anaa dutman gari bizim Tahir
örtmeni! Basbas baareyyo. ‘’Niden çok sesli diyelmiş? Baksanya yirmi
çocuğum vaa hepsinin de sesi başka başka. Gaari bu da çok sesli diyelse
cehennemin dibi !’’ Neyse, meğersem çok sesli dimek o diyelmiş. Soğnadan
öğrendik. Tahir örtmen o sinirle ‘’galkın len çocuklaa gideyyoz’’ didi. Baktık Durmuş Dayı gapıda dikilmiş bizi alkışleyyo
ama Tahir örtmen burnundan soleyyo. ‘’Len bu Mozart dedikleri de neyin nesi,
nirden çıktı bu zıkkım ?’’ deye söylenirkene
Durmuş Dayı yanaştı. ‘’Tahir hocam ben askerde borzancıdım. Mozartı
ozman duyduudum. Müziksiyen bu herif. Bi
ikiz kaadeşi vaa onun adı da Mozurt. Bunnaan ikisi aylâk gezenin boş galfası.
İşleri güçleri zart zurt’’ der demez hepsimizin
sinirleemiz gevşeyiveedi gaari.
Goyveedik gopçayı. Tahir örtmen de yumşadı, o da güleyyo. Biz otubizi bineekesine Durmuş Dayıynan
ikisi köşedeki bakkaldan hepsimizi birer
gofret aldılaa. Köye vaamadan yarışmayı marışmayı unuttuk gitti.
Sene sonunda dedilee Tahir örtmen gitmiş gaymakamı istifasına veemiş. Veda etmeye köyü geldiğinde Durmuş Dayı sandıkta sakladığı askerlik hatırası çatlak borzanına Tahir örtmeni hediye etti. O da gideekene borzana gaavede çay ocağnın üstünü astı. Aha bak işte gaç yıl oldu hâlâ da orda durup duruu.
Ertesi güz bizi
devamlı bi örtmen tayin ettilee, soğna da yeni okul binası yapıldı. Doğru dürüz
ders yapmayı başladık şükür. Gene
de sağsa gulağı çınlasın öldüüse mekânı
cennet ossun vekildi mekildi ama Traktör Tamircisi Tahir örtmen valla başkaydı.
Şincileede
gaari her evde radyo tilivizyon falan vaa da herkeşlee Mozartın adını neyini
duyup dureyyo ama bizim köydekileeden başka adamın ikiz kaadeşi Mozurtu bilen bulamassın biliyonnu.
Len Murtaza !
Ööle ocağın başında gazık gibi
durmağınan olmaz. Getrivee bakem benim Durmuş Dayımı taze bi orulet de
içiveesin. Tahir örtmenle onun gibisine biz bi daa zor buluruz. Bu adamlaan
gıymatına bilmek ilâzım oolum. Dayımın şekeri vaa oruleti sade içeyyo, onu
görü. Hadi bakem görem sene, işini bak.
YanıtlaSil‘’Niden çok sesli diyelmiş? Baksanya yirmi çocuğum vaa hepsinin de sesi başka başka. Gaari bu da çok sesli diyelse cehennemin dibi !’’ İşte cesaret ve işte mantık. Saf, cahil, istemeden komik ve hiç itiraz edilebilir yanı yok. Gerçekten de bir çeşit çok seslilik var. İşin ciddi ve hatta acıklı tarafı ise, böyle bir sahne ülkenin herhangi bir kasabasında görülebilir. Okan Hocam her zamanki gibi çok güzel yakalamış bize özgü bir olasılığı. Özcan Kırca