POTEMKİN ZIRHLISI VE ADAM OLACAK ÇOCUK..
KİBAR OLAYIM VE LAFIN DEVAMINI... DAVRANIŞLARINDAN BELLİ…OLUR DİYE GETİREYİM.
SÖZ KONUSU ÇOCUK 68 KUŞAĞININ SİNEMA SANATI ELÇİMİZ, KÜLTÜRE DAİR NE VARSA BİLGİSAYAR ORTAMI BUGÜNKİ GİBİ DEĞİLKEN, KOPYALA YAPIŞTIR İÇİN BAŞVURU KİŞİMİZ VECDİ SAYAR’DI.
Ne yalan söyleyeyim Mimarlık Fakültesi yıllarımızda pek de adam yerine ‘say’mazdık Vecdi’yi. Biz sporcu haylazlara pek de uymayan, Ankara Koleji’nden gelme, kitap kurdu bir arkadaşımızdı. Sonradan Kültür Bakanlığı Müsteşarı ve günümüzün en büyük film otorite ve eleştirmenlerinden olan Vecdi, filmleri kendi görür görmez eleştirisini yazıp stüdyonun kapısına, daha biz filmi görmeden asarak sinema aşkımızı öldürdü. Tabii biz de hayranlıklarımızı sunmak için bütün gün peşinden koşardık. Yakalayamadık ve Vecdi ODTÜ Ruhunun kültür ve sanat ambasadoru oldu.
SOKAĞA DÖKEN FİLM…
Tamam, Kadıköy Maarif Koleji başkaldırı ve özgürlük dolumuyla gelmiştim Ankara’ya ama Sinematek salonlarında tanıştığım Eisenstein’ın “Potemkin Zırhlısı” filmini yasaklanmadan görmemle birlikte kanımdaki delikanlılık alevi, devrimci eylemciliğe evrildi. 555K (5 Mayıs saat 5’de Kızılay’da) olaylarında, bizden on yıl önce Adnan Menderes’in yakasına yapışan o zamanın gençlik lideri Deniz Baykal’dan ileriye taşıdık emperyalizm protestosunu. Kimseye söylemeyin ama Molotof kokteylinin erbabıydık. Kasklarının benzerliğinden dolayı ‘fruko’ adını almış Toplum Polisleriyle ilk sıcak temasımız, Vietnam’dan ayağının tozu, elinin kiriyle Ankara’ya büyükelçi atanan Komer’i Esenboğa apronunda kovalarken oldu. Sanki biz ‘Yankee go home’ dememişiz gibi, bir de kalkıp ÖDTÜ’müze geldi Vietnam kasabı. Geldiği gibi gitmekle kalmadı, üstüne üstelik makam Cadillac’ından da oldu. Yıllar sonra gezi olaylarında yabancılık çekmemem şerbetli oluşumdandır. Totaliter rejimlere böylesi toplumsal spontane başkaldırışlar, hep ters gelmiş, ayaklarına dolanmıştır.
BAŞKA BİR ÇIĞLIK DAHA VAR
Bu filmde neydi peki kanımızı kaynatan? Özgün adı Bronyenosyets Potyomkin olan Letonyalı Rus Sergei Eisenstein’ın, 1925 Sovyetler Birliği yapımı sessiz filmi "Potemkin Zırhlısı" filmi Türkiye’de ilk kez 1927’de gösterildi ancak çeşitli yasaklamalar yaşayan filmi görmek bize kırk yıl sonra nasip oldu. Hitler’in propaganda bakanı Goebbels; “Sabit bir görüşü olmayan herkes bu filmi izledikten sonra Bolşevik olabilir” demişti. Filmin olayı kabaca Rus çarının dayatması karşısında savaş zırhlısının isyan etmesidir.
Kurgu dehası Eisenstein filmde, bolca “dinamik bitişmeden” başka bir deyişle montajdan yararlanıp, birbirine zıt sahneleri arka arkaya monte ederek, izleyicide başkaldırma duygularını çağrıştırıyor, kamçılıyordu. Filmdeki en can alıcı örnek Çarın emniyet güçlerinin Odesa limanının merdivenlerini temizlemesidir. Görüntüye ilk gelen, annesi kurşunlara hedef olunca merdivenlerden aşağı yuvarlanmış, çocuk arabasında bir bebek… saldıran bir Kazak…duran, korku ve dehşete kapılmış yüzü kan içinde bir hemşire… Usta bu üçü arasında olanları izleyicinin tasavvuruna bırakıyor. Bu merdiven sahnesi, filmin önemli sahnesini teşkil eder.
Çarpıtılmış portreleriyle ünlü ressam Francis Bacon, sessiz çığlık atan kadın görüntüsünü mesleğinin katalizörü olarak kabul eder. Son saptama da benden; Orijinal adı "boğuntu" anlamında olan Çığlık veya orijinal dilinde Skrik, Norveçli ressam Edvard Munch tarafından yapılan1893 tarihli ünlü tablonun da sessiz çığlığı çağrıştırdığı kanısındayım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz okunduktan sonra yayınlanır. Yorumunuzun altına ad ve soyadınızı yazınız, Kimliği belirsiz yorumlar yayınlanmaz.