İsyankârlar
adası; Küba
Yo
soy Fidel/Hepimiz Fidel’iz
Küba’nın özgürlüğünü kazanması, Havana havaalanına ismini veren, “Vatanı olmayan insan ve özgür olmayan vatan yoktur.” özgürlük yaftasını yazdıran José Marti’ye nasip oldu. Savaşta İspanyollarca mahkum edildi ama kaçarak ABD’ye yerleşti. Orta halli bir aileden gelen José Marti bir asır öncesinin Fidel Castro’sudur. Amerika’da sürgünde ki Afro Küba’lılara okuma yazma öğreterek işe girişti, aynı zaman da 19. yüzyılın en önemli İspanyol yazar ve şairlerinden olan “El Maestro” José Martiİnin şiirinden, ünlü “Guantanamera” şarkısı bestelenmiştir. Devrimci fraksiyonları özgürlük amacı etrafında birleştirdi. Miami’de sürgünlerden topladığı paralarla silah alarak gizlice adaya gönderdi. 11 Nisan 1895’de Marti ve beraberinde ki komutanlar Küba’ya çıkarak İspanya’yla olan savaştaki kıdemli askerlerle buluştular.
Şair ruhlu Marti asker olmadığından Kristof Kolomb’un, 1492’de Amerika sanarak keşfettiği Karayiplerin korsan adasının başkaldırı tarihinden bahsedecek, daha doğrusu adanın baskıya baş eğmez iklimini anlatacağım. Bir atlet tişört ve şorttan ibaret giysileri içinde, her bir Küba’lının fakirlikte eşitliğin gururunu nasıl dik taşıdıklarını anlamak için atalarını tanımak lazım. Mutasavvufların ve Sufilerin “Bir lokma bir hırka” yerleşmiş felsefesini benimsemiş, hırslardan arınmış ve fiziki ihtiyaçlarını giderip maneviyata yönelmeyi isteyen insanlar katiyen değildirler. Baştan şunu bilesiniz; Bugün Kübalıların yüzde 60'ının nesli kölelerden oluşur. Ve onların alın teri, döktükleri kanları, Küba'nın devrimci ruhunu oluşturur... Dinlerle uzaktan yakından alakaları yoktur. Küba her zaman dünya güçlerinin göz diktiği ülke olmuştur. Tam beş yüzyıl işkal altında kalarak kargaşanın kaynağı olmuş; fakat insanları özgürlüklerinden asla vazgeçmemişlerdir.
Başkaldırmak genlerinde var
İlk fetheden ve en uzun kalan İspanya oldu. Küba'daki insan hayatının ilk izi 4000 yıl öncesine dayanır. Bir hayli şaşkın bir adam olan Kristof Kolomb kaşık kadar gemileri ile kıyısına dayandığı Küba’yı Amerika sanmış. Küba adasını köprübaşı yaptıktan sonra 90 deniz mili ötede ki ana kıtaya çıkınca; ‘Hindistan’ı buldum diye’ karşısına çıkan yerlilere ‘İndians’ demesi de keşiflerini nasıl Allaha emanet yaptığını çok güzel anlatır.
Tütün ve şeker ana varlıklarıdır. Tütün kullanıp içen ilk ulustur. İspanyolların Orta Amerika'daki sömürgelerinden elde ettikleri Havana limanından Avrupa'ya sevk edilirdi. 16. Yüzyılda tütün adanın ana ihracat kalemiydi. Avrupalılar tütünü Küba ile tanıdığından dolayı ona ‘Tütün Adası’ derlerdi. İspanyollar tütün tarlalarında ırgat kullandıkları Karayıp yerlilerinin kökünü kuruttu. İspanyol tüccarlar köle açığının çözümünü Afrika'nın köle pazarlarında buldular. Yaklaşık 2 milyon köle getirildi. 1805 de Fransız Haiti'nin şeker tarlalarında çalışanlar isyan edince şeker endüstrisi yok oldu. Kübalılar fırsatı kaçırmadılar. Haiti’li mülteci çiftlik sahiplerini sıcak karşıladılar.1850 de İspanya şeker endüstrisini Küba'ya taşıdı ve Küba en büyük şeker ihracatçısı oldu. Şekerin en büyük müşterisi Amerikan Birleşik Devletleriydi. İspanyollar koloni düzeninin sürdürebilmek için köleliği desteklediler. Azınlık Beyazlar kentlerde zenginleşirken köle siyah çoğunluk kırsalda fakirleşti. Bu ters orantı Ada'nın toplumsal patlamalarını fişekleyen denklem oldu. 19. Yüzyılın başlarında Küba doğu ve batı olarak ikiye ayrılmıştı. Başkent, havanın yer aldığı Batıda şeker ticaretinden nemalanan ispanya kökenli tüccarlar ve adanın bürokratları yer alıyordu. Doğu tarafı ise kırsal kesimdi. Küba'da devrim hep doğudan batıya doğru yayılmıştır. Amerika'da Abraham Lincoln 1860'da köleliği kaldırınca Şeker Çiftlik sahipleri hep kölelerinin ayaklanmasından korkmuştur. Ne gariptir ki 1868'de ilk özgürlük Savaşı'nı başlatan köleler değil aşırı gümrük vergisine isyan eden İspanyol toprak ağası Carlos Manuel de Cespedes olmuştur.
İspanya'ya karşı bağımsızlık savaşı açarak Küba’yı bağımsız ülke
ilan ederek köleleri azat ederek kendi ordusunu kurmuştur. 1868 İspanya'nın 7000
kişilik ordusu ve 30 bin Küba gönüllüsü vardı. Küba’ya özgü ilk gerilla savaşı
başladı. Doğru dürüst silahı olmayan alaylar palalarla sürdürdüler savaşı. Marksist
kitabın yazdığı ‘emeğin sermaye karşı
savaşı’ böyle başladı. İspanyollar 33 bin asker daha gönderiler. Bütün olumsuzluklara
rağmen devrimciler 6 ayda Küba'nın doğuşunu ele geçirdiler. Başkaldırı iç
savaşa dönüştü. Kübalılar Küba onlara karşı savaşıyordu. Avrupa'dan savaş mı
öğrenmiş olan İspanyollar adayı ikiye böldüler. Amaçları zengin ve beyaz Havana’yı
korumaktı. Devrimciler bariyerleri aşıp batıya girmeyi başardılar. On yıl süren
savaşın kazananı olmadan 100,000 kişi öldü. 1878’deki antlaşma sonrası pek çok
sözüm ona reform yapıldı ama Küba İspanya kolonisi kaldı. Adanın özgürlüğe
kavuşması için sekiz yıl daha geçmesi gerekiyordu ki onu da gelecek yazıda anlatırım.
Bu tarihsel dinamikleri ayrıntılandırman çok yararlı, sağol Ünal.
YanıtlaSilBu arada Küba bir haftadır yine ayakta ama bu kez ‘’açız, covid belasına karşı ilâç yok, özgür değiliz, sosyalizm yeter’’ diyorlar diye reklam yapılıyor. Yersen.
Diğer taraftan, Haiti’deki despot reyizin öldürülmesi de komşu adayı karıştırdı. Bu iki olay dünyanın komplo teorisyenlerine ‘’hah işte, Amaarika gene hizmetinizde’’ dedirtecektir, şimdi değilse de azz sonra.
Benim kendi komplo teorim ise daha Vaşinkton semt pazarına yönelik: Bana göre turuncu saçlı üçkağıtçının peşindeki cumhuriyetçiler ‘’Baydın bey yönetimini içerde ve dışarda ne kadar engellersek o kadar başarısız olur, 2022 ara seçimlerinde bizim oyumuz o kadar artar’’ diye bu karışıkları tezgâhlıyorlar. ‘’Amaarikanın en büyük düşmanı sosyalizmdir, her görüldüğü yerde ezilmeli, Baydın bey de sosyalisttir, kahrolsun’’ diye başarılı sosyalist örnek Küba’nın altını oyuyorlar. Bu arada da kendi mevcut seçim kanunlarını paldır küldür değiştirip cumhuriyetçilere oy vermeyeceklerin oy hakkını ellerinden alarak o ünlü münlü Amaarikan demokrasisini dinamitlemekteler, o da başka mesele. Bu eski ve köklü talkım salkım çelişkisi daha ne kadar süre şeyaltı edilebilecek, bakalım.
O