Asrın Döndüğü gece / Hilmi Berk

 

ASRIN DÖNDÜĞÜ GECE

 

Yirminci yüzyılın yirmi bire döndüğü

Gece yarısının göründüğü

O dakikalarda

Hava almaya

Biraz da yeni asrı solumaya

Kalkıp çıktım dışarıya

 

Ev Caddebostan’da

Eski adı ile Cadı Bostanı’nda

Hava da ayaz

Ama bir gariplik var

Kaldırımlar dar

Arnavut kaldırımı yollar

 

Taksi aradım yok

Ne gelen bir araba var görünürde

Ne de bir far ileride

Etraf zifirî karanlık

 

Sessizliği bozdu nal sesi takırtısı

Dört de teker gıcırtısı

İyice garipleşiyor herşey

Bir faytonun iki cılız ışığı sarı

Aydınlattı yoldaki ince karı

 

Faytoncu oriste bey dedi, üşümüş sesi

Tipik, şirin, tam Rum şivesi

Bırakayım seni evine gidersen

Yok dedim, daha yeni çıktım evden

Ama biraz dolaşırım seninle istersen

Faytoncu kastı gemleri

Nallar sürtündü taşlara

Atladım hemen arkaya

 

Adı Yorgo imiş

Evi Kuzguncuk’ta

Karısı Amalia

İki de oğlu var

Kleta ve Kriton

O anlatıp duruyor

Atların nalları kaldırıma biteviye vuruyor

Sanki bir de ritim çalıyor

Tıkı tak, tıkı tak, tıkı tak

 

Hangi yıldayız, soru benden

Döndü, şaşırıp gemleri kasarken

Günü sordun sen

O da olur nasıl istersen

Otuz bir dekemvrio henüz bitiyor

Şükür taşlar yerine oturuyor

Tekrar sordum hangi yıl

Sizinkini bilmem dedi

Bin üç yüzlü birşey olmalı

Biz ise devirdik bin dokuz yüz yılı

 

Fayton döndü Tütüncü Mehmet Efendi Aralığı’ndan

Hafif rampada Göz Tepesi’ne doğru rahvan

Etraf bağ, bostan, bahçe

Pek ev de yok

Tek tük köşk, konak serbestçe

 

Demek ki ileriye gidiyor zannederken

Bir asır geriye gitmişiz yüzyıl atlarken

Dalmış da gitmişim düşünürken

 

Faytoncu Yorgo sordu

Erenköyü’ne mi çiftehavuzlu konağa mı doğru

Aklıma eğitimci Salim Rıza Hoca geldi

Feneryolu’na sür orada hocam var

Bey, garipsin sen

Bu saatte imam, hoca ne arar

Haklı, Hoca henüz doğmadı

Daha beş yıl var

Anlatsam da bu faytoncu beni ne anlar

 

Peki, devam et Kızıltoprak’a, sesim yorgun

Buğulandı birden yüzü Yorgo’nun

Beyim, ben orasını pek sevmem

Hele zorda olmazsam hiç gitmem

Gece vakti oraları pek ıssızdır

Rastlayacağımız ise ya uğursuz ya hırsızdır

 

Yorgo sustu, derin bir nefes nal sesine karıştı

Atların üstündeki buharlar karlarla yarıştı

Soluklanıp yeniden birden tekrar konuştu

 

Yanlış anlama bey, dedi

Korkum kendime değil

Kim bakar Amalia ile çocuklara

Hele bir de birşey olursa atlara

 

Olur, dedim dönelim o zaman

Neşesi kaçtı artık faytoncu Yorgo’nun

Sustu, kesti anlatmayı

Kleta’yı, Kriton’u hatta Amalia’yı

İsteksizce mırıldandı söyler gibi kendisine

Birazdan varırız Selami Bey’in çeşmesine

Oradan saparız Kalamos sahiline

Ardından da döneriz dalyanın üstüne

 

Sonrası ise,

Sessizlik, sadece nal sesleri

Tıkı tak, tıkı tak, tıkı tak

Düşünceye daldım gözlerim kapanarak

 

Kalın bir ses genizden

Abi geldik evine

İç ışığı yaktı taksici

Kamaştı gözlerim

Dudaklarımdan döküldü sözlerim

Yorgo, teşekkür ederim

 

Taksici söylendi

Bu gece kaçıncı

Demin de bir adam

İnerken arabadan

Dedi

Hasan Efendi

Atları yavaş koş

Kim yahu bu Hasan Efendi

Bunların alayı deli

Bir de Yorgo çıktı şimdi

 

Demin duraktakiler söyledi

Onlara da olmuş

Yahu bu adamlar da bir hoş

Yılbaşı ya, belli hepsi sarhoş

 

Sokaktayım gene, hava yine ayaz

Sanki duyuyorum, kulağımda oynaşıyor

Ama giderek uzaklaşıyor

Yorgo’nun hikayeleri

Gıcırdayan tekerlek sesleri

Atlar düzenli soluyarak

Koşumlar birlikte şakırdayarak

Ve nallar taşlara vurarak

Kayboluyor aynı ritmi çalarak

Tıkı tak, tıkı tak, tıkı tak


 Hilmi Berk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz okunduktan sonra yayınlanır. Yorumunuzun altına ad ve soyadınızı yazınız, Kimliği belirsiz yorumlar yayınlanmaz.

ÖNE ÇIKAN YAYIN

And They Died / Gün Gencer

  AND THEY DIED (THE ROAD TO GALLIPOLI) (ÇANAKKALE SAVAŞINA GİDEN YOL) A TRAGEDY IN THREE ACTS  (A Docu-drama with music written in memory o...