BİR REBET TÜRKÜSÜDÜR BENİMKİ DE
01/19
Bulunduğumuz coğrafyanın yüz yıl önce sahne olduğu ‘’mübadele’’ denilen toplu nüfus takaslarında göçmenler (muhacirler) yerleştirildikleri yerlerdeki düzene ne tam uyum sağladılar, ne kurallarını bilebildiler, ve doğrusu ne de umursadılar.
Gerçi belki açık açık başkaldırmadılar ama kuzu kuzu boyun da eğmediler. Özellikle de Anadolu’dan Yunan yarımadasının Atina ve Pire gibi büyük kentlerine gönderilenlerin oralarda yaşadıkları zorluklar, karşılaştıkları sorunlar, aynı dili konuşsalar da kendilerine reva görülen dışlanmalar, göçmenleri kendi içlerine kapanmaya, otoriteye karşı durmaya, kimilerini de suç sayılan eylem ve davranışlara yöneltti. Sonuç giderek ‘’gettolaşmaya’’ vardı. Çekilen sıkıntılar, bunalımlar daha çok müzikle ifade edilir, müzikle dışa vurulur oldu ve kendilerine özgü bir alt-kültüre dönüştü. Müzisyenlere rebet/rebetis (Yunanca yazılışı ρεμπέτ) , yaptıkları müziğe de rebetiko (Yunanca yazılışı ρεμπέτικο) dendi. (*) Bu müzik türü ilk başta beğenilmez, hatta aşağılanırken günümüzde Yunanistan’ın belki de en sevilen müzik türüdür. Rebet sözcüğü ise artık Elencede ‘’dışlanan, kötülenen göçmen’’ değil, ‘’otoriteye boyun eğmeyen yiğit yürekli kişi’’ anlamına geliyor.’’
Okuyacağınız deneme, yazarın çoğumuz gibi büyüklerinden dinlediği anılardan ‘’imbikleyerek’’ dile getirdiği içselleştirilmiş bir ‘’muhacir bunalımı’’ söylemidir.
O yüzden, okumadan önce --veya sonra-- aşağıdaki bağlantıdan bir ‘’Rebet türküsü’’ dinlemek iyi olur çünkü türkünün girişi şöyle:
‘’Ben Sandalda Öldüğüm Zaman’’.
Buyrun:
https://www.youtube.com/watch?v=eznj7AAmRHU&list=RDxcCMsU7zqdc&index=11
(Bağlantı aksar, çalışmaz ise Youtube’a girdikten sonra şu cümle kopyalanıp yapıştırılarak da kayıt izlenebilir:
‘’ ΜΑΡΙΑ ΣΟΥΛΤΑΤΟΥ - ΣΑΝ ΠΕΘΑΝΩ ΣΤΟ ΚΑΡΑΒΙ ‘’
ben öldüğüm zaman
meçhule giden bir gemiyle değil (**)
sandalla ayrıldı adam desinler bu limandan
yas mas tutmasınlar istemem aman aman
el çırpsınlar def çalsınlar oynasınlar arkamdan
ohh aman aman
ben öldüğüm zaman
segâh çıksın nargileden duman
hicaz taksim isterim kanundan değil de kemandan
iç çeksin dinleyenler ama hiç ağlamadan
aman aman ohh aman
vassilisle aynı kader ağacının kökündeniz biz
kesriye’den ürgüp’ten girit’ten karaman’dan
güce hiç baş eğmedik ikimiz
ulu çınarlar gibi dik durduk hiç bağırmadan
çıka çıka bağlamadan çıktı güce karşı çıkan sesimiz
dışlandı o da ben de o yüzden hem de nasıl bilseniz
yandık yıllar yılı kavrulduk
o oraya ben buraya savrulduk
muhacirlik pek yaman
aman aman ahh aman
hayatta ne gittik kiliseye
ne uğradık camiye
hoşlanmadık o da ben de papazlardan imamdan
bir de krallardan sultandan
o yüzden az çekmedik polisten jandarmadan
aman aman off aman
benden önce ayrıldı vassilis bu dünyadan
gözümü kapattığım an
oh be ben de kurtulacağım bu azaptan
öldüğüm zaman
yaşasın gitti sonunda bir sandala binip deyin adam
def çalın oynayın arkamdan saz çalın oynayın arkamdan
ohh aman aman
aman aman ohh aman
***
***
(*) Bkz: Smaragdi, M. Fire,
Poison, and Black Tears : Metaphors of Emotion in Rebétiko.
Doctoral Thesis (monograph), Centre for Languages and Literature, Lund
University, 2012
https://lucris.lub.lu.se/ws/portalfiles/portal/4146634/3046531.pdf
(**)
‘’Artık demir almak günü gelmişse zamandan
Meçhule giden bir gemi kalkar bu
limandan’’
Yahya Kemal Beyatlı (1884-1958. Asıl adı Ahmed Agâh)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz okunduktan sonra yayınlanır. Yorumunuzun altına ad ve soyadınızı yazınız, Kimliği belirsiz yorumlar yayınlanmaz.