Jack London’u nasıl bilirsiniz?
İki baş yapıtı için
bilgilendirme yapacak olursak; Jack London’ın DEMİR ÖKÇE’si distopya
edebiyatının ilk örneği olarak kabul edilir. Günümüzden yüz yılı aşkın bir zaman
önce kaleme aldığı eserinde London, çok eski ama hiç eskimeyen bir hikâyeyi konu
edinir. Ezen ve ezilen mücadelesi tüm çıplaklığıyla gözler önündedir. Amerika Birleşik
Devletleri’ni pençesine almış olan Oligarşi, namı diğer Demir Ökçe tüm şiddeti
ve gaddarlığıyla emekçilerin üzerine yürümektedir. Tröstler, ekonomik ve siyasi
ilişkiler, faşist devlet yapılanması sanki daha o zamandan yirminci yüzyılda insanlığın
yaşayacağı acı olayların habercisi gibidir...MARTİN EDEN ise, bir yanıyla Jack
London’ın ta kendisidir: Varlıklı bir ailenin üniversite öğrencisi narin kızına
ümitsizce gönül veren; aradaki sınıfsal mesafeyi kapatmak için yazar olma
hayalleri kuran; bu uğurda çalışarak nice uykusuz geceler geçiren; bakkal
veresiyeyi kestiğinde aç kalan; onlarca yazısı editörler tarafından geri
çevrilse de yazmayı azimle sürdüren; derme çatma bir eğitim görmüş, eli nasırlı
genç denizci. Martin Eden, yükselmek için verdiği onca mücadeleden sonra mutlu olabilecek
midir? Jack London, kahramanının başarı hikâyesi üzerinden içinde yaşadığı
toplumun değerlerine keskin bir eleştiri getiriyor. Bir edebiyat klasiği
olan Martin Eden, yazılışından bugüne dek tüm dünyada hiç eksilmeyen bir
ilgiyle okundu. Bugüne de çok çıkarsımalar yapacağınıza eminim.
Keyifli okumalar.
YanıtlaSilJack London’ın ölüm nedeni doktor raporunda ‘’aşırı dozda uyuşturucu sonucu böbrek yetmezliği’’ olarak belirtilmiş. İntihar söylentileri ‘’1) Aşırı doz genellikle intihar için ‘uygun bir yol’ olarak bilindiğinden ve 2) yazarın bir kaç yapıtında intihar yollamaları olduğundan ötürü çıkmış olsa gerek’’ diyenler çoğunlukta. Bencileyin ‘’yahu intihar bile desek, adam gibi intihar London’ınki gibi olmaz Hemingway’inki gibi olur; girersin banyoya, dayarsın tüfeği damağına, güm, tadından yenmez! ’’ diye düşünenler bile olabilir. Belki de aslan Ernest aslında kendisi de ‘’o iş Jack’in yaptığı gibi morfinle kanapede uyuyarak yapılmaz, aha böyle yapılır’’ demiştir, kimbilir? Zaten o iki yazarın yaşantısı epey koşutluk gösteriyor. Aynı kulvarda koştukları bile söylenebilir ise ‘’akıbetleri’’ neden benzer olmasın, değil mi? Bakalım Ünal Usta ne der bu hususta...
OÜ