Ağıt/Coşku / Aliye Pekin Çelik

AĞIT/COŞKU

“One's life has value so long as one attributes value to the life of others, by means of love, friendship, and compassion”
Simone de Beauvoir

 

Galiba belli bir yaştan sonra yaprak dökümü başlıyor. Hayatını kaybeden arkadaşların acıları yüreğimizi dağlıyor. Fakat ya onları hiç tanımasaydık, ne büyük bir boşluk olurdu yaşamımızda. Bu yıl ODTÜ Mimarlık'ta aynı yıllardan iki çok kıymetli arkadaşımız bizi bıraktı. Maide Eralp Erkan ve Durkan Barutçu. Üniversite ve sonrası resimlerine bakınca hep birlikte, gülerken, çalışırken, jürilerde, otellerde, lokantalarda, evlerimizde, önemli günlerimizde resimlerimizi görüyorum. Kafamda seslerini, kahkahalarını, önerilerini duyuyorum.

Hep birlikte memleketi, mimarlığı, şehirleri kurtarma projelerimizi düşünüp bir şey yapamama acısını, aynı düşüncelere sahip olmanın verdiği mutluluğu yaşıyorum. Birlikte geçirdiğimiz sayısız yılbaşındaki kahkahalarımızı duyuyorum. Ve anlıyorum ki onlar benim anılarımda, ben yaşadığım sürece yaşayacak. Demek ki onlar ölmediler.

Maide değerli bir bilim adamının (Doktor-Veteriner Osman Nuri Eralp) torunu, bir asker çocuğuydu ve parlak bir zeka, inanılmaz bir espri kabiliyeti, güzel bir sesle donatılmıştı. Dikiş dikme ve yemek yapma konusunda çok becerikliydi. Başarılı bir İmar İskan Bakanlığı hayatından sonra, kendini sessiz sedasız kadınları eğitime, düşük gelirlilere yardım konularına adadı.

Boncuk, takı, resim, ve dikişleri ile dernekler için maddi yardım topladı, onlar için yemekler pişirdi ve çevresine yardım etmeye çalıştı. Pek çok arkadaş edindi. Bütün bunları yaparken de ailesini, kızlarını, torunlarını ön planda tuttu. ABD de yaşayan ağabeyi Enerjin Eralp ile ilişkisini hiç kesmedi. İbrahim de onu daima destekledi.

Durkan akıllı, sakin, başarılı, arkadaş canlısı güvenilir bir insandı. Şimdilerde dürüst insanlar için kullanılan bir söz var. “İnsan gibi insan“; bu söz Durkan’ı tam tarif eder . Çocuklarına ve eşi Zuhal’e bağlı, mükemmel bir insandı… Mütevazi olması nedeniyle belki bir çok arkadaş onu tam tanıyamadı ama bizler onun yakın arkadaşı olduğumuz için şanslıydık.   Küçük kardeşi Hasan Barutçu, oğlu ve kızı, torunu onun için hep övünme ve mutluluk nedeni oldu.

Bu arkadaşların yaşamı için kutlama yapmamız lazım diye düşünüyorum, onları kaybetmenin acısını çekerken. Her an anılarımda, rüyalarımda kaldılar.

Evet, bence yaşadıkları için onların yaşamlarını kutlamalıyız. Düşünün, biz, hepimiz, dünyaya gelmiş olmaktan ve yaşamış olmaktan dolayı ne kadar şanslıyız.

Bir kara böcek olarak gelip ayak altında ezilebilirdik. Dinozor olarak gelip Tyrannosaurus Rex’in karnını doyurabilirdik veya bir gül olarak gelip sevgiliye verilmek üzere koparılabilirdik.

İnsan olmak büyük bir mutluluk. Okumak, öğrenmek, gezmek, görmek, nefes almak, güzellikleri algılamak, haksızlıkları önlemeye çalışmak, başkalarına yardım edebilmeyi denemek, dünyayı daha adil daha iyi bir duruma getirmek için çalışmak, görevini en iyi bir şekilde yapmaya gayret etmek ne büyük mutluluk. Bu dünyaya gelirken yapılan yolculuktan canlı olarak kurtulmak, ve hele 20 ci yüzyılda doğmak da mutluluk. Taş devrinde yaşamadığımız, taş üzerine yazılı tabletleri okumaya çalışmadığımız, Ortaçağda soğuk şatolarda karanlıkta dolaşmaya mecbur olmadığımız, sonsuz savaşlarda askerlik yapmadığımız, ülkemizin işgal edildiğini görmediğimiz ne kadar iyi olmuş. Isıtmasız bir günlük yaşam, elektriksiz bir çalışma hayatı, antibiyotiksiz bir hastalık ne kadar korkunçmuş. Sadece Atatürk Türkiye'sinde, ümitlerle dolu bir Türkiye'de çocukluğumuzu geçirdiğimiz için, bizi büyüten ailelerimiz olduğu için bile hayatımızın değerini bilmemiz ve hep varlığımızı kutlamamız lazım.

Bütün dünya her türlü canlının genlerini devam ettirme mücadelesine sahne oluyor. Böylece kaybettiklerimiz genlerini sürdürebilecekleri, sevenleri olduğu için çok başarılılar. Biz onları kaybetmedik, tanıdığımız için kazandık. Gittikleri için ağıt yazarken, yaşamlarını coşkuyla kutluyoruz.

Kazandığımız ve hatırladıkça ve yaşadıkça anılarımızda yaşatacağımız dostlarımıza nerede olurlarsa olsunlar güzellikler dilerim.

 

Aliye Pekin Çelik, MİM’67 -’68

--

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz okunduktan sonra yayınlanır. Yorumunuzun altına ad ve soyadınızı yazınız, Kimliği belirsiz yorumlar yayınlanmaz.

ÖNE ÇIKAN YAYIN

And They Died / Gün Gencer

  AND THEY DIED (THE ROAD TO GALLIPOLI) (ÇANAKKALE SAVAŞINA GİDEN YOL) A TRAGEDY IN THREE ACTS  (A Docu-drama with music written in memory o...