26 Mayıs 2023 Cuma

Atatürk'ün gerilla hocası Kurmay Yarbay Nuri Bey büyük dedem olur / Ünal Özüak

Atatürk’ün gerilla hocası Kurmay Yarbay Nuri Bey büyük dedem olur…


 

General Ali Fuat Cebesoy “Sınıf Arkadaşım ATATÜK” kitabının İnkılap Yayınları'ndan elime yeni geçen, 2018 baskısının üç sayfasında Moda Mektep Sokak 22 No.lu ,onun Atamızın yaveri ve sınıf arkadaşı Salih Bozok ile birlikte yaptırdığı ikiz evin tavan arasında kılıç ve madalyalarıyla oynadığım büyük dedemden sitayişle bahsedince kendimi gururla yazmaktan alıkoyamadım. Sınıf arkadaşı Ali Fuat Cebesoy, Mustafa Kemal'in öğretmenlerinden Nuri Bey ile ilişkileri konusunda şunları anlatmaktadır: "Mustafa Kemal ve ben yeni öğretmenlerimiz içinde en çok Trabzonlu Nuri Bey'i sayıyor ve takdir ediyorduk. Nuri Bey gerçekten geniş kültürlü, çağına göre aydın düşünceli, stratejide üstat sayılan bir kurmay yarbaydı. Tabiye okutuyordu. Aradaki uzaklığı korumakla beraber öğrencilerine karşı içten ve ağabeyce davranıyordu. Yalnız ders vermekle yetinmiyor, genç kurmay adaylarının çeşitli sorularını da yanıtlamaktan zevk duyuyordu...


Yazının devamını yazarın yukarıdaki adından girerek okuyabilirsiniz   

Yirmi beş - Otuz Yaşlarında Terzi Özen / Okan Üstünkök



Yirmi Beş - Otuz Yaşlarında Terzi Özen 


terzi özen bindokuzyüzaltmışta yirmi beş-otuz yaşında olmakla 

singer dikiş makinesi gibiydi

elindeki iğne minik bir balıkçıl gagasıydı sanki

deniz misali giysiye dalar dalar çıkardı zigzag overlok düz teyel

kumaş  elinin altında  kaydıkça  özen’in içi  giderdi

“şuna bak,  poplin değil sanki ipek mübarek” derdi

diktiğini  tüysüz pürüzsüz ciltmiş gibi okşar severdi

terzi özen yirmi beş-otuz yaşında singer gibi olmakla 

kadın terzisiydi ama erkek giysisi de dikerdi

ustası necdet’ ten iyi öğrenmişti işini

her parçayı en az iki kez ölçer  sonra biçerdi

terzi özen yirmi beş-otuz yaşında kadın terzisi olmakla 

sanatla  ilgiliydi  musiki cemiyeti üyesiydi

ne var ki semtin tüm dedisiyle kodusu  ondan geçerdi

bilirdi kim  kimdi  kiminleydi neydi kimin nesiydi 

falancanın  rezilliğinin

filancanın güzelliğinin

parayı  sayana sergilendiğinin

haberlerini bize hep o iletirdi

terzi özen yirmi beş-otuz yaşında musiki cemiyeti üyesi olmakla 

alaturka müzikte bilgiliydi  

sesi genizdendi kısıktı  hafif nezleli gibiydi ama iyiydi 

 “koparan sinemi ağyar elidir” i pek güzel söylerdi (*)

öne  çıkmazdı  solo okumazdı  koroda rahat ederdi

terzi özen yirmi beş-otuz yaşında alaturka okumakla

çokyönlülüğü örneklerdi 

sanki babamızmış gibi bize baba baba ağırbaşlılık  öğütlerdi

terzi özen yirmi beş-otuz yaşından önce kendi de baba olmakla

bir tanecik oğlu herşeyiydi

üzerine titrerdi

ve terzi özen yirmi beş-otuz yaşında eşini çok sevip saymakla

güzel insandı güzel giysiler diker güzellikler sergilerdi

duyguluydu dürüsttü  inceydi  medeniydi

ağabeyimizdi yürekliydi yiğitti efendiydi

 

sağsa kulakları çınlasın 

göçtüyse anılarda yaşasın                

                                                    

------------

(*)  Kürdîli Hicazkâr şarkı. Beste: Bimen Şen. (Bimen Derkasparyan 1873- 1943) Söz yazarı bilinmiyor.

21 Mayıs 2023 Pazar

Sevgili İlhan İçin Mektup / Akın Atauz

 İlhan Denizöz'ün ardından Akın Atauz tarafından yazılan mektup

Akın Atauz (Turovalı Prens Hektor) 

ODTÜ Mimarlık Fakültesi, CP '68 mezun olan Akın,  hevesle katıldığımız Tiyatro kulübünde, rol aldığımız, Gündoğdu Gencer'in Hikâye-i Ceng-i Turuva oyununda, onurlu Turuva Prensi Hektor rolünde idi,  Kahraman Prens Turuva'yı savunurken Aşil tarafından öldürülür.  Bu kayıp ile Turuva savaşının kaderi değişir.  


Bu savaş aslında sadece bu kentin savaşı olmayıp Akalarla (istilacılar) Anadolu şehir devletlerinin  bağımsızlıklarını savunma savaşıdır. 
En son Emperyalist güçlerin Anadolu'yu istila denemesi  yenik çıkılan  I. Dünya Harbi sonunda önümüze konan Sevr ile uygulanmaya çalışılır ama Anadolu Direnişi ile  önlenir ve sonunda bu topraklarda bağımsız Türkiye Cumhuriyeti devletimiz kurulur.

Bugün Akın Atauz'un bu sitede  yer almasının sebebi, sevgili Akın'ın Prens Hektor kişiliğinden değil çok sevdiği sınıf arkadaşı İlhan Denizöz'ü kaybetmenin acısıyla samimi bir dille yazdığı veda mektubu dolayısıyladır. Bu yazı ile Akın  kayda değer bir edebi kişiliğinin olduğunu  da göstermiş oldu. Bundan dolayı kendisini aramızda görmekten ve yazacağı yazılarını yayımlamaktan memnuniyet ve onur duyacağımızı bildiririz.

Elim kaybından dolayı  tekrar sabır ve metanet diliyoruz.

Aramıza hoş geldin Akın.

İlhan Denizöz için kaleme aldığı veda mektubu için, Tıklayınız...

13 Mayıs 2023 Cumartesi

68 Ruhu ve Yeni Nesil versiyonu Gezi / Ünal Özüak

68 ruhu ve yeni nesil versiyonu 

GEZİ demokrasimizin all risk sigortasıdır


Sırtına binlerce parazit musallat olmuş olursa olsun korkmayın SADAT'tan medattan… Omurgası sağlamdır bu ülkenin gidin oyunuzu verin OLACAK OLAN OLSUN... experto credito/yaşayarak öğrenmişe itimat edin.. Bütün ihtilallerini yaşadım bu ülkenin...Kimse degavlanan hırsız uğruna sokağa dökülmez. Bknz. Adnan Menderes. ‘Odunu koysam milletvekili yaparım’ derdi. Sandıktan infaza gitti. Bir Allahın kulunun kılı kıpırdamadı. İç savaş öcüsüne de aldırmayın. Ganimeti kırıştıkları bir avuç kaçacak delik arar. Diğerleri neden haramiler uğruna başlarını cezaya soksunlar ki. Zaman içerisinde pek çok tatlı su sosyalisti gibi kızıldan yeşile dönen Fransa’da ki 68 olaylarının önderi Daniel Cohn-Bendit- namı diğer Kızıl Danny 2008 yılında yazdığı kitabıyla “UNUT 68’İ” diyor. “Bu bir devrim değil, başkaldırıydı” diyor. Öğrenci olaylarının peşinden başlayan genel grev için “rastlantıydı” diyor. Bu tarihte o Yeşiller Partisi’nden Avrupa Parlamenteri! Brüksel’den seslenen bizim Kadıköy Maarif Koleji yırtıcı Martısı Rüya Ersina Uygur ‘Biz Kızıl Danny gibi parlamento koltuklarından bakamıyoruz 68’e.’diyor ve değerlendirmesini sürdürüyor… ‘Kızıl Danny’nin yaşıtı öğrenci önderi Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan asılmış, onları kurtarmaya çalışan gençlere pusu kurulmuş biri hariç tümü öldürülmüş, ta 80 darbesine kadar ve darbe süresinde idamlar devam etmiş, bir nesil adeta kıyılmıştı. Kızıl Danny 68 için “Kahrolsun Kapitalizm değildi” diyor, bizde “Kahrolsun Emperyalizm”di ve bir “bağımsızlık mücadelesi”ydi....

Yazının devamı için yukarıda yazarın adını tıklayınız

9 Mayıs 2023 Salı

Sanayiden Yeşilçam'a / Okan Üstünkök

 SANAYİ’DEN YEŞİLÇAM’A YOL GİDER

arkadaşları vardı
candan arkadaşları
canım arkadaşları
kimbilir neler olurlardı
okusalardı
oysa ilkokul dörtten sonra üçü oto sanayiye çırak verildiler
pasta-cila radyatör piston rotil istavroz ve meksefeyi
üç günde öğrendiler
öğlenleri bakkaldan veresiye helva ekmek yediler
sonra her pazar haftalıktan artakalan üç kuruşla ceplerinde
sinemanın tahta koltuklarına yerleşip yeşilçam’a gittiklerinde
vay be zengin ve güpgüzel kızların her zaman
hem de her zaman her zaman
hiç değişmez
fakir ama yakışıklı ayhan ışık’la sadri alışık’a aşık olduğunu gördüler
hem de gözgöze gelir gelmez
kendileri gibi tamirci çırağı ya da bahçıvan zeki müren’di
filmin sonunda zevki süren
hem de assolist olur olmaz
eh onlar da köşeyi döneceklerdi elbet
hem de dükkana güpgüzel zengin kızlar gelir gelmez
ne var ki ustaları bırakmaz
lan yakışıklı
onüç ondördü ver ordan bana
dükkanın önünü süpür
git şurdan bi uzun maltepe al gel iki de çay söyle
bakıyorum iyiden iyiye artiz oldun ha olmaz böyle
yeşilçam değil oğlum burası
yersin tokatı babasının sıpası…

(Yukardaki dizelerden bir kısmı yazarın Gülhane Parkında Ama Ceviz Ağacı Değil öyküsünde de yer alır.

Bkz: https://cizenleryaziyor.blogspot.com/p/gulhane-parkinda-ama-ceviz-degil-ben.html)

28 Nisan 2023 Cuma

Ankara Asırlık Başkent / Sadık

 Ümit veren -bugünlerde çok ihtiyacımız var- bir Yayım

Ankara Asırlık Başkent 


Sevgili Yurdaer Songun pişman olmadan dört beş sene  önce, Engin, Yurdaer ve ben, yaşadığımız kenti merak ederek, başladığımız gezerek ve görerek Ankara'yı tanıma  düşüncesiyle "Çarşamba'yı sel aldı, bize Salı kaldı" deyip sokakları arşınlamaya başlamış idik. O günden bu yana bu işi azimle devam ettiren Yurdaer kardeşimiz oldu.

 Yurdaer çevreyi fotoğraflarla tararken, bir şeyin farkına varır.  Bu kentin aslında sanat eserleriyle biçimlendirilmeye çalışılmış olduğunu, Heykeller ve Anıtlar diye başladığı resimleme çalışmasında 

onların dışında, onlar kadar önemli büstler, rölyefler, vitraylar, seramik ve mozaik panolar ile diğer özgün sanat çalışmalarının da değerlendirilmesi gerekir, der ve araştırmasını ciddi manada genişletir.

            Dünyadaki  Devletler taşra kentleri dahil olmak üzere, yaşadıkları başkentlerini, sanat eserleriyle süslerlerken, Osmanlı İmparatorluğunun payitahtı  İstanbul, Roma ve Doğu Roma medeniyetleri tarafından süslendiyse de  din anlayışımız ve terbiyemiz  resim ve heykele geçit vermediğinden, şehirlerin süslenmesi camii ve sebillerden ibaret kalmıştır. 

            Ancak çağdaşlaşma yarışında Cumhuriyetin  Başkenti Ankara'nın Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren yeni filizlenen toplum bilincimize  övünç ve güven vermek için  900 civarında çeşitli sanat eserleriyle  süslendiğinin farkına vardınız mı? Ben habersizdim doğrusu. 

İşte bu görsel tarama ile Yeni Türkiye'yi  yalnız devrimlerle  değil aynı zamanda bu yeni anlayışı yansıtacak  çağdaş bir başkent ile taçlandırma çabası içinde olduğunu ve şehir içinde yaratılan çeşitli alan ve parklarda çeşitli sanat eserleriyle yeni toplumun yaratılmaya çalışıldığını anlıyoruz.

Yurda ve Engin
Son zamanlardaki reklam için alanları dolduran ibrik ve kahve fincanlarını bir tarafa bırakırsak, o zamanlar çeşitli konularda yapılan anlaşılabilir figüratif ya da nonfigüratif çalışmalarla çağdaşlığa yetişme konusunda  bir hayli yol aldığımızı söyleyebiliriz.  


Yurdaer'in başkentteki sanatsal varlıkların bir nevi envanteri olan bu çalışmasının,  sanat tarihçileri ve Akademisyenler için bir referans kitap olacağına inanıyor ve kendisini kutluyoruz.. 

  

11 Nisan 2023 Salı

Levent gitti ben çembere takıldım / Ünal Özüak

Levent gitti ben çembere takıldım

https://sonsoz.com.tr/surdurulebilir-varolusculuk/,  

https://sonsoz.com.tr/dun-soylediklerin-bugunkulerle-ortusuyorsa dogrusun ve

https://sonsoz.com.tr/surdurulebilir-varolusculuk/ 


geçmiş yazılarımdan Kadıköy Maarif Koleji lise yıllarımda varoluşçuluk ve saçmacılıkla (absürdizm) nasıl haşır neşir olduğumu bilirsiniz. Camus’nun "Yabancı"sı, Sartre’ın "Bulantı"sı yardımcı yaşam dersi kitaplarımdı. Levent Çelik sınıf arkadaşımla birlikte bu felsefeleri yaşama taşıma yarışı verirdik… 


Delikanlıyken bu felsefi görüşler arasında ölüm temalı, intihar temalı, bulantı temalı kitapların etkisinde altında kalmış mıydık bilmiyorum ama mesela Camus, Sartre ve Nietzsche aşağıda alıntıladığım beylik lafları ederken mutlaka akmasa da damlamış ve bizde tortusu kalmıştır. Örneğin Albert Camus, intihar sorununa dair Sisifos Söyleni’nde şöyle der: “Gerçekten önemli olan bir tek felsefe sorunu vardır, intihar. Yaşamın yaşanmaya değip değmediği konusunda bir yargıya varmak, felsefenin temel sorusuna yanıt vermektir.” Camus’nün sözcükleriyle ifade edecek olursak; “Bir insanın yaşama bağlanışında dünyanın tüm düşkünlüklerinden daha güçlü bir şey vardır. Bedenin yargısı, aklın yargısından hiç de aşağı değildir, beden de yok oluş karşısında geriler.” "Öyle bir gün geliyor ki, insan olması gerektiği yerde olmak istiyor. Ama kimi kez yaşamak için, intihar etmekten daha çok cesaret gerekiyor..” dediği  “Mutlu Ölüm” ki (Camus'nün 1930'ların sonunda tasarlayıp oluşturduğu, ancak ölümünden sonra yayımlanabilen romanıdır. Bunun sebebinin yazarın bizim ders kitabı olarak okuduğumuz “Yabancı” romanı üzerinde çalışması olduğu ve konu yakınlığı, kahramanı Mersault‘nun aynı olması nedeniyle de "Mutlu Ölüm"ü ertelemiştir.) Albert Camus dediğimizde sanırım akla ilk gelenlerden biri onun intiharı bir felsefi problem olarak ele alıp incelemesidir. 


Devamı için...

ÖNE ÇIKAN YAYIN

And They Died / Gün Gencer

  AND THEY DIED (THE ROAD TO GALLIPOLI) (ÇANAKKALE SAVAŞINA GİDEN YOL) A TRAGEDY IN THREE ACTS  (A Docu-drama with music written in memory o...