19 Haziran 2023 Pazartesi

Kitaplarım / Sadık

 Sevgili Dostlar

Yıllardır direnir dururdum yazılarımı bastırmamak için. Evet haklıydım hâlâ da haklıyım. Kitap haline getirmek gerçekten hoş bir şey. Doğumhane kapısında beklemek gibi heyecan ve korkarak beklemek, ümit ve neşe ile sabır ve cesaretle bekledikten sonra kucağınıza bırakıyorlar. Makinaların o dehşet gürültüsü duruyor, olağan dışı sessizlik.
İlk Kitabım

    "İşte abi sizin kitabınız, bu!" diyorlar ve elinize bırakıyorlar sizin kitabınızı. Heyecanla yüzüne, gözüne ve de ağzına, burnuna, kulağına, bakıyorsunuz. Buna santimetrelik inceleme diyorlarmış, ben de doğumhane kapısında öğrendim. "Oğlan nur topu gibi, maşallah." deyip sizi baskı makinesinin yanında kutluyorlar hemen oracıkta. Ağzınızın açıklığı kulaktan kulağa, bu arada sırtınıza vurarak da kutlayanlar, yanağınızdan kesme alanlar da var. Etrafımdakilere bakıyorum, bir şeyler de söylemek lazım tabii. Orada çalışanlara kitaptan bir kaç söz söylüyorsunuz, çalışanlara teşekkürlerinizi belirtiyorsunuz. Yetmiyor elbette.

    "Neskafeler benden" diye bağırıyorsunuz. Onlar da bağrışıyorlar. Sonra neşe ile çay ocağına yollanıyorlar, etrafınızda olanlar birer ikişer ayrılıyorlar sonunda yavrunuzla baş başasınız. Elimdeki  bu ilk çocuğumu kucağımda iki yana sallıyorum. Bu ilk kitabım gözüme çok sevimli ve yakışıklı geliyor. İçinde hikâyelerim var, geçen yıl içinde yazdıklarım.

        "Kapak da fena değil, sen ne dersin? Biraz karamsar mı ne? Renkler iyice esmer düşmüş. Yok len o kadar da değil, diyorum ama içimdeki muhalif ses: Oğlum resmen kara bu kara! Sarı saçları olmasa Amerikalı zenci sütçüden diyeceğim."
        "Maksadını tutturmuş bu abicim. Geçen yıl dünyada ne iyi ve güzel gitti ki kapak da güler yüzlü olsun. Benim yazılarımda öyle, öyküler de savaşlarla başlayıp deprem ile sürüyor. Zavallı Öyküler. Resim Amerika da polis tarafından boğularak öldürülen zavallı bir adamın ölümünden sonra çıkan kargaşanın Okan (Üstünkök) hocam tarafından yapılmış ve de cuk oturmuş bir betimlemesiydi. Yiyip yiyip doymayanların yanında fakirlikten sokaklarda sürünen evsizlerin ülkesinden bir enstantane.(Anlık). 

    Bütün dünyada bir heves bir heves, biz de Ammerika Ammerika (Celal İnce gibi söyleyeceksiniz) olacağız diye bir özen bir imrenme. Bizde de yeni bir Amerika olacağız hevesi yayıldı ki sorma. Çevremiz değişti ki ne değişme, gökdelenlerden oluşan mahalleler ve siteler öyle yayıldı ki Anadolu'nun en ücra kazalarında bile boy gösteriyorlar. O kadar kalabalık bloklar var ki başlı başına bir muhtarlık olmalı. 

    Ne sokaklar eski sokak, ne evler eski ev ne de komşular alıştıklarımızdan. Avrupa'dan çok daha fazla Porsche, VOLVO ve BMW araçları (Mercedes'leri saymıyorum) yoksa eğer ben Midas olur eşek gibi anırırım.

    "Merhaba ben dört numara. Günaydınlar. Nasılsınız canım?" Asansördeyim, binen bir genç çifte selam vermek istemiştim.  Adam ve yanındaki kadın bön bön baktılar bana.

    "Siz hangi dairede oturuyorsunuz acaba?" Yine aynı bakış ve aynı tavır. "Biz misafiriz. 34 no ya gidiyoruz." 

    O da kim? Bizim blokta 34 numaralı daire var mı? 

    Oğlum sana ne el alemin misafiri, kapıda güvenlik var. Ama elli beş daireli yerde kim kimin evinde yaşıyor,  evli mi bekâr mı vs. Güvenlikteki adamlar da değişiyor arada bir, meselâ herkes birbirine yabancı, yaka kartıyla giriş yapıyorsunuz apartmanınıza sonunda.  İncirlik'e girer gibi. Nereden geldim buraya? ... Ha. Bahçede rastladığım sümüklü böcekten. Taşların üzerinde simli bir iz. Pırıl pırıl. O şuncağız bir yaratıkken kendinden bir iz bırakırken ben niye yapamayayım dedim ve yazıya başladım idi, şimdi de Kitap yayımlamağa başladım.

    "Ayın arka tarafında ne var biliyor musunuz? Yetmiş beş yıldır yaşıyorum orada ne olduğunu öğrenmeden bu dünyadan gitmem abi gitmem."

    "Sen uzat amca şu kollarını da giy şunu. Sakin, sakin"

Bu da ikinci kitap

    "Beni yine kim şikâyet etti lan?"



 

9 Haziran 2023 Cuma

GREV / Yücel Akyürek

 Bu öykü 2019 yılında Yeni İnsan Yayınevi tarafından yayınlanan “Yolboyu ‘50, ’60 ve ‘70’li Yıllar” isimli kitabımdan alıntıdır.

Bu işlerden tarihsel olarak da iyi anlayan bir arkadaşımın:Türkiye’nin ilk ve belki de tek beyaz yakalılar grevi nitelemesi ne kadar yerindedir bilmiyorum ama bu güne kadar kimse karşı çıkmadığına göre bütünüyle yanlış olmasa gerek. 


Devamı için...

6 Haziran 2023 Salı

1 Dardanel 3 Gordon / Okan Üstünkök


BU YAZI  OKAN HOCANIN 
Antik Çağlardan başlayıp bugünlere 
uzanan, zaman diliminde Çanakkale Boğazını anlatan zarif ve ince esprili bir yazısıdır.
Çanakkale Geçilmez ama
enine değil boyuna.

İyi okumalar.




Bu yazının Devamı için  Tıklayınız...









4 Haziran 2023 Pazar

Seçim sonuçların üzerine sosyo politik analiz/ Akın Atauz

Seçim Sonuçları üzerine 

 SOSYO/POLİTİK ANALİZ


29 Mayıs 2023 sabahı

İçinde bulunduğumuz durumdan ne anlıyoruz?

Seçim sonuçları bize ne söylüyor?

Toplumun yarısından biraz fazlası Türkiye’nin ve kendisinin içinde bulunduğu durumu nasıl görüyor ve 

Neden böyle davranıyorlar,

Geçtiğimiz çeyrek yüzyılın Türkiye tarihindeki yeri ve getireceği yakın tarih, nasıl bir şey olacak/ olabilir?

 

Seçimlerin (14 ve 28 Mayıs) sonuçları, artık önümüzde.

Öncelikle şöyle düşünebiliriz: Her toplumsal ya da doğal olgu, pozitif ve negatifleriyle birlikte gelir ve gelişmenin özelliklerindeki birikime pozitif ve negatif katkıda bulunur. 

Bu, benim “diyalektik düşünme” diye bildiğim kavramın en temel ve basit ifadesi. Bu birikimlerin bazen sürdürülemez hale gelmesi, yeni bir başlangıçın yani büyük bir değişimin başlaması anlamına gelir. Ama insanlık tarihi, galiba devrimsel dönüşümlerden çok, hafif farklılaşma, ya da küçük değişimler ve dönüşümlerin sürekliliğiyle tarihsel bir gelişme, ya da evrimsel değişim örüntüsü yaratıyor.

Böyle bakarsak, Türkiye toplumu, henüz böyle büyük (hatta küçük olsa bile) bir değişimi istemiyor, ya da kendisi için doğru bulduğu başka bir yönde  ilerlemeye devam etmek istiyor.

Elbette şöyle bakıyor insan: Milyonlarca insan yanılıyor olabilir mi? Milyonlarca kişinin seçimi, neden yanlış veya felakete götüren bir doğrultu olsun? Onlar, sadece böyle olmak istiyorlar, bilgi ve bilinçleriyle, ya da içgüdüleriyle veya ideolojik olarak koşullandırılmış veya nıköreltilmiş olmaları nedeniyle… Belki kurulu işleyiş öylesine güçlü ve değişmez gözüküyor ki, beğenmeseler bile onun bir parçası olmaksızın veya ona bir ucundan yamanmaksızın, yaşama şanslarının olmayacağını düşünüyorlar (deprem bölgesi biraz böyle gibi) veya düpedüz korkuyorlar? 

Yazının devamını yukarıda yazarın adını tıklayarak okuyabilirsiniz


26 Mayıs 2023 Cuma

Atatürk'ün gerilla hocası Kurmay Yarbay Nuri Bey büyük dedem olur / Ünal Özüak

Atatürk’ün gerilla hocası Kurmay Yarbay Nuri Bey büyük dedem olur…


 

General Ali Fuat Cebesoy “Sınıf Arkadaşım ATATÜK” kitabının İnkılap Yayınları'ndan elime yeni geçen, 2018 baskısının üç sayfasında Moda Mektep Sokak 22 No.lu ,onun Atamızın yaveri ve sınıf arkadaşı Salih Bozok ile birlikte yaptırdığı ikiz evin tavan arasında kılıç ve madalyalarıyla oynadığım büyük dedemden sitayişle bahsedince kendimi gururla yazmaktan alıkoyamadım. Sınıf arkadaşı Ali Fuat Cebesoy, Mustafa Kemal'in öğretmenlerinden Nuri Bey ile ilişkileri konusunda şunları anlatmaktadır: "Mustafa Kemal ve ben yeni öğretmenlerimiz içinde en çok Trabzonlu Nuri Bey'i sayıyor ve takdir ediyorduk. Nuri Bey gerçekten geniş kültürlü, çağına göre aydın düşünceli, stratejide üstat sayılan bir kurmay yarbaydı. Tabiye okutuyordu. Aradaki uzaklığı korumakla beraber öğrencilerine karşı içten ve ağabeyce davranıyordu. Yalnız ders vermekle yetinmiyor, genç kurmay adaylarının çeşitli sorularını da yanıtlamaktan zevk duyuyordu...


Yazının devamını yazarın yukarıdaki adından girerek okuyabilirsiniz   

Yirmi beş - Otuz Yaşlarında Terzi Özen / Okan Üstünkök



Yirmi Beş - Otuz Yaşlarında Terzi Özen 


terzi özen bindokuzyüzaltmışta yirmi beş-otuz yaşında olmakla 

singer dikiş makinesi gibiydi

elindeki iğne minik bir balıkçıl gagasıydı sanki

deniz misali giysiye dalar dalar çıkardı zigzag overlok düz teyel

kumaş  elinin altında  kaydıkça  özen’in içi  giderdi

“şuna bak,  poplin değil sanki ipek mübarek” derdi

diktiğini  tüysüz pürüzsüz ciltmiş gibi okşar severdi

terzi özen yirmi beş-otuz yaşında singer gibi olmakla 

kadın terzisiydi ama erkek giysisi de dikerdi

ustası necdet’ ten iyi öğrenmişti işini

her parçayı en az iki kez ölçer  sonra biçerdi

terzi özen yirmi beş-otuz yaşında kadın terzisi olmakla 

sanatla  ilgiliydi  musiki cemiyeti üyesiydi

ne var ki semtin tüm dedisiyle kodusu  ondan geçerdi

bilirdi kim  kimdi  kiminleydi neydi kimin nesiydi 

falancanın  rezilliğinin

filancanın güzelliğinin

parayı  sayana sergilendiğinin

haberlerini bize hep o iletirdi

terzi özen yirmi beş-otuz yaşında musiki cemiyeti üyesi olmakla 

alaturka müzikte bilgiliydi  

sesi genizdendi kısıktı  hafif nezleli gibiydi ama iyiydi 

 “koparan sinemi ağyar elidir” i pek güzel söylerdi (*)

öne  çıkmazdı  solo okumazdı  koroda rahat ederdi

terzi özen yirmi beş-otuz yaşında alaturka okumakla

çokyönlülüğü örneklerdi 

sanki babamızmış gibi bize baba baba ağırbaşlılık  öğütlerdi

terzi özen yirmi beş-otuz yaşından önce kendi de baba olmakla

bir tanecik oğlu herşeyiydi

üzerine titrerdi

ve terzi özen yirmi beş-otuz yaşında eşini çok sevip saymakla

güzel insandı güzel giysiler diker güzellikler sergilerdi

duyguluydu dürüsttü  inceydi  medeniydi

ağabeyimizdi yürekliydi yiğitti efendiydi

 

sağsa kulakları çınlasın 

göçtüyse anılarda yaşasın                

                                                    

------------

(*)  Kürdîli Hicazkâr şarkı. Beste: Bimen Şen. (Bimen Derkasparyan 1873- 1943) Söz yazarı bilinmiyor.

21 Mayıs 2023 Pazar

Sevgili İlhan İçin Mektup / Akın Atauz

 İlhan Denizöz'ün ardından Akın Atauz tarafından yazılan mektup

Akın Atauz (Turovalı Prens Hektor) 

ODTÜ Mimarlık Fakültesi, CP '68 mezun olan Akın,  hevesle katıldığımız Tiyatro kulübünde, rol aldığımız, Gündoğdu Gencer'in Hikâye-i Ceng-i Turuva oyununda, onurlu Turuva Prensi Hektor rolünde idi,  Kahraman Prens Turuva'yı savunurken Aşil tarafından öldürülür.  Bu kayıp ile Turuva savaşının kaderi değişir.  


Bu savaş aslında sadece bu kentin savaşı olmayıp Akalarla (istilacılar) Anadolu şehir devletlerinin  bağımsızlıklarını savunma savaşıdır. 
En son Emperyalist güçlerin Anadolu'yu istila denemesi  yenik çıkılan  I. Dünya Harbi sonunda önümüze konan Sevr ile uygulanmaya çalışılır ama Anadolu Direnişi ile  önlenir ve sonunda bu topraklarda bağımsız Türkiye Cumhuriyeti devletimiz kurulur.

Bugün Akın Atauz'un bu sitede  yer almasının sebebi, sevgili Akın'ın Prens Hektor kişiliğinden değil çok sevdiği sınıf arkadaşı İlhan Denizöz'ü kaybetmenin acısıyla samimi bir dille yazdığı veda mektubu dolayısıyladır. Bu yazı ile Akın  kayda değer bir edebi kişiliğinin olduğunu  da göstermiş oldu. Bundan dolayı kendisini aramızda görmekten ve yazacağı yazılarını yayımlamaktan memnuniyet ve onur duyacağımızı bildiririz.

Elim kaybından dolayı  tekrar sabır ve metanet diliyoruz.

Aramıza hoş geldin Akın.

İlhan Denizöz için kaleme aldığı veda mektubu için, Tıklayınız...

ÖNE ÇIKAN YAYIN

And They Died / Gün Gencer

  AND THEY DIED (THE ROAD TO GALLIPOLI) (ÇANAKKALE SAVAŞINA GİDEN YOL) A TRAGEDY IN THREE ACTS  (A Docu-drama with music written in memory o...